This shows you the differences between two versions of the page.
— |
cumhuriyet_gazetesi_cuma_kitaplari:ataturku_ozleyis_2_12 [2015/07/28 15:50] (current) |
||
---|---|---|---|
Line 1: | Line 1: | ||
+ | ~~NOCACHE~~ | ||
+ | <php>tpl_youarehere();</php>Â | ||
+ | ----Â | ||
+ | <php>esnek_yatay_reklam();</php>Â | ||
+ | [<2>]Â | ||
+ | ~~Title: Atatürk'ü Özleyiş - II : 12~~ | ||
+ | === ATATÜRK'Ü ÖZLEYİŞ - II === | ||
+ | === RUŞEN EŞREF ÜNAYDIN === | ||
+ | ----Â | ||
+ | Fakat akıldan şu bir kaç çizgi çıkamıyordu: \\ | ||
+ | Cephenin gerisindeki bölgelerdeki asayiş azalıyor!.. \\ | ||
+ | Maneviyat zayıflıyor!.. \\ | ||
+ | Cephenin kendinde eksikler var: Ordu yürüyemez; ayakkabısız!.. \\ | ||
+ | Devlet hazinesinde para yok!.. \\Â | ||
+ | O gün, senin gözünün önüne konan durum manzarası işte bu idi... O gün! yani Kocatepe sabahından birkaç hafta önce!.. \\ | ||
+ | Odadaki dumanlar arasında biraz düşünceli ve sessiz kaldıktan sonra, elinin iki parmağını küçük bir sigara masasına dayanmış tutarak: \\ | ||
+ | - "Ne yaparsın!.. Bu böyle olur!.." diye ahvalden duyduğun sitemi de, karşılaştığın anlaşmaızlıkları da, kendinde duyduğun yalnızlığı da sezdiriyorsun tesiri veren bir cümle söyledin... Öyle dokunaklı bir edası vardı ki senin neler çektiğini insanın içine işletiyordu! Gerçek önder ne büyük bir kudret demekmiş; ne güç yetişir, ne nadir ve ne tahammüllü bir varlık demekmiş; insan, senin o halini görünce daha yakından anlıyordu! Görüyordu ki şehire inmesen bile şehrin dedisi kodusu senin dağbaşındaki evine, bin telden uğultusu ile çıkıyor. Ve seni üzmenin yolunu buluyor!.. \\ | ||
+ | Bu üzüntünü o akşam ne kadar cesaretli ve müsterih bir görünüşle karşıladığını belirtir sözler söyledin. Ve sana en acı gelen noktanın hangisi olduğunu da ne kadar büyük bir samimiyetle açıkladın!.. \\ | ||
+ | Şu anlatanlardan herbirinin aşılmaz dert gibi gördüğü konuları, zihninde hemen sıralamış olduğun birer yüksek hükmünle cevaplandırıyordun: Şu bu yerde ufak tefek "şekavet hadiseleri" olmasını şüphe yok esefe değer buluyordun. \\ | ||
+ | - "Fakat, bunlar toptan bir asayişsizlik, bir isyan alameti değildir. Perakende adi cürüm vakalarıdır. Gözde o kadar büyültülmemelidir. Şimdi herkes orduya alınmıştır; ileri bakıyor. Bir kaç serseri de bundan istifade edip geride bir takım soygunculuk, çapulculuk yapıyor. Yarın ortalık açılıp da terhis başlar başlamaz dahili inzibat kuvvetlendirilir. Şu bu münferid şekavetler de hemen bastırılır gider. Geçicidir bunlar!.. Bittabi ihmal edilemez; hükümet derhal tedbirlerini alacaktır... Fakat öyle fazla izam edilerek lüzumundan aşırı mühimsenmeye değmez!" diyordun. \\ | ||
+ | Milli Müdafaa vekilini endişelendiren iş için: \\ | ||
+ | - "Bak, onun söylediği daha mühimdir; çünkü daha acildir... Fakat onu halletmenin çaresi de bulunacaktır" diyordun. \\ | ||
+ | O çare bulundu... Tarih kaydedecektir ki ordunun ayakkabı ve silah kayışı işin sen kendi şahsına ait para ile halletmişsindir... "Şimdi işinizi görün. Zaferden sonra bana iade edersiniz" diyerek gereği kadar parayı Maliye'nin emrine ödünç vermişsindir. Ve 26 Ağustos'ta taarruza geçen ordu bu para ile yürüdü... \\ | ||
+ | Fakat seni üzen başlıca nokta, muârızların ve muhaliflerinin: "Sizleri avutuyorlar. Zaman kazanıyorlar. Yoksa kendileri de biliyor ki bu ordu yürüyemez; taarruz edemez" bozgunculuğunu Meclis koridorlarında mebusların ruhlarına aşılamaya çalışmaları idi!.. \\ | ||
+ | <php>sayfa_numaralama(51);</php>Â | ||
+ | <php>esnek_yatay_reklam();</php> |