Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – II : 12
sevinçli, bir gözleri yaşlı halde seyrediyor, bir yandan da tehdit edercesine kaldırdıkları parmaklarıyla statükoda olabilecek bir değişikliğe izin vermeyeceklerini ima ediyorlardı.
Mustafa Kemal elden geldiğince hızla yurduna ulaşmak için her şeyi göze almıştı. Fakat doğrudan gidebileceği yol kapanmış bulunuyordu. Zahmetli bir kara yolculuğundan sonra Mısır'a vardı, oradan İtalya'ya gitti, arkasından Avusturya, Macaristan ve Romanya üzerinde bitmek bilmeyen demiryolu yolculuklarına katlandı.
1912 Kasım'ı sonunda İstanbul'a vardığında ülkesini, Prusya'nın 1806'da düşmüş olduğu duruma çok benzer bir halde buldu Kumanova, Kırkkilise (Kırklareli), Lüleburgaz, Türkiye için Jena ve Auerstedt olmuştu (*). Bütün dünyayı ve askerlik uzmanlarını hayrette bırakarak iki hafta içinde Osmanlı orduları tümüyle çökertilmişti. İktidarının doruk noktasında bulunan harbiye nazırı ve başkomutan Nazım Paşa, genelkurmayın plânlarının aksine, şiddetli bir saldırıyla büyük bir zafer kazanarak vatan kurtarıcısı ününe kavuşmayı düşünmüştü. Stratejisi paniği andırır bir çekilmeyle sonuçlandı. Düşman başkentin kapıları önüne kadar gelip dayandı. Generalinden en alt kademedeki levazım görevlisine kadar, katlanılabilir ölçülerin çok altındaki bir yönetim ve organizasyon bozukluğu öylesine bir ortam yaratmıştı ki, diğer üstün meziyetlerinin yanı sıra azla yetinmesi ve sabretmesiyle tanınmış, cesur Türk askerleri bile buna dayanamamışlardı. Son anda geriye kaçanların durdurulması başarıldı; doğal engebeleri nedeniyle savunmaya elverişli bir yer olan, İstanbul'un hemen kuzeyindeki Çatalca tepelerinde son bir umutsuz direnişe geçildi. Bu tepelerden kuzeydoğu ufkuna bakılınca, uzaklarda bir yer bunca felâkete rağmen bir teselli vermekteydi; burası Edirne'ydi, Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci başkenti; düşmanın saldırılarına yiğit Şükrü Paşa'nın komutasında direnmekteydi.
Geri dönenlerin gördükleri dehşet ve şaşkınlık tablolarıydı. Her şeyle donatılmış, zengin bir kentin birkaç kilometre ötesinde, düşman kurşunlarından çok daha can almış açlığa, mavi ölüm kolera da katılmış, kalabalık insan yığınlarını kasıp kavuruyordu. Yenilmiş orduların döküntüleri arasında, Makedonya ve Trakya'dan kaçmış Müslüman halkın uzun kafileleri yol alıyordu. Bunların arasında Mustafa Kemal'in Selânik'ten gelen annesi ve kız kardeşi de vardı; onları bir hayli aradıktan sonra bir göçmen kampında buldu ve İstanbul'da bir eve yerleştirdi. Sonra da kendisini Gelibolu yarımadasında bir tümenin kurmay başkanlığına atadılar, bu tümen yarımadanın en dar kesimini Bolayır önlerinde savunmakla görevlendirilmişti. Mustafa Kemal'in gelişinden az sonra Bulgarlar, Çanakkale Boğazı'na ve başkente giden yolu kapatan bu kilit noktaya saldırdılar; Türkler direndi.
Ayasofya'nın kubbesindeki hilâlin şansına, düşman safında bir Napolyon yoktu, sadece birbirlerinden işkillenip duran bir krallar koalisyonu vardı; her biri diğerlerinin başarısına kıskanç gözlerle bakmaktaydı. Sırplarla Yunanlılar ganimetlerini güvence altına aldıktan sonra, Bulgarları Çatalca önlerinde kırılsınlar diye kendi hallerine bıraktılar. Hristiyanlık dünyası, bu krallardan herhangi birinin Altın Boynuz kıyısındaki büyük kente sahip olmasından yana değildi. Büyük devletler, en önde de Rusya, birdenbire barışı sağlamak gibi bir ahlaksal görevleri olduğunu hatırladılar. Hükümetler mütarekeye aracı oldular ve Londra'nın öncülüğünde görüşmeler yapmak üzere yeşil örtülü masa başına oturuldu.
Daha ilk yenilgilerden sonra Kamil Paşa tekrar hükümetin başına geçmiş, şimdi doksan yaşına basmış olduğu halde, hiç de eksilmemiş enerjisiyle eski düşmanlarına, yukarda anlattığımız üzere kendisini zorla sadrazamlıktan indirmiş olan İttihatçılara ve onların komitesine karşı cephe almıştı. Çok yakında barışın geleceğini umuyordu, o zaman Harbiye Nazırı Nazım Paşa'nın da tam desteğiyle, İttihatçılara adamakıllı tırpan atacak kadar iktidar koltuğuna sağlam şekilde oturacağını düşünüyordu. Bu sağ eğilimli kabinenin geri plânında ilk kez Damat Ferit Paşa figürü görünür ki, daha sonraları Kemalistlerin hırçın hasımlarından biri olacaktır. Prenseslerden birinin kocası olarak hanedanla yakın ilişkiler içindeydi ve güçlü bir monarşi düşüncesinin savunucusuydu. Oksford'da öğrenim görmüştü, dış görünüşüyle bir
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 ... 33 »