Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – II : 18


AVRUPA İLE ASYA ARASINDAKİ ADAM: GAZİ MUSTAFA KEMAL – II

DAGOBERT VON MIKUSCH


İngiltere'ye havale edilmişti. Türkiye'de Avrupa'dakinden çok daha önemli rolü olan jandarma örgütünün geliştirilmesi işi Fransa'ya verilmişti; ayrıca maliyede yapılacak reform da bu ülkeye bırakılmıştı. Kazanç getiren bir dizi ayrıcalık başka türlü ekonomik verimlilik sağlanamadığından, çeşitli milletlerden isteklilere dağılmış bulunuyordu. Ordunun yeniden örgütlenmesi Alman modeline göre sürdürülüyordu, bu amaçla askeri bir heyet getirtilmişti. Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa'yla birlikte Almanya'nın böyle bir işi üstlenmesinden dolayı öfkelenmişler ve kıyameti koparmışlarsa da Enver'i kararından döndürememişlerdi.
Harbiye nazırlığına gelir gelmez, bu genç general subaylar arasında büyük çapta değişikliklere girişti. Yaşlı ya da ehliyetsiz elemanlara yol verildi, yerlerine gençler getirildi. Bu vesileyle orduyu siyasal hasımlarından da arındırmış oldu. Hatta Şükrü Paşa, Edirne'nin bu şanlı savunucusu bile sürgüne gönderildi. Enver bu eyleminde sadece kişisel amaçlar gütmüş olmakla kınanmıştır. İktidarına sağlam dayanaklar yaratmak isteğine kuşku yok, ama aynı zamanda da ordudaki siyasal parçalanmalara bir son vermek istemişti. Kendisi hükümet darbesiyle doruğa tırmandığı için, bir avuç kararlı adamın en güzel devrimleri yapılabileceğini çok iyi biliyordu. Ama ülke artık böylesi hareketlerden gına getirmişti.
1806 Prusya’sına benzer biçimde apaçık askeri iflasından sonra Türkiye'de iyice silahlanmış komşuları karşısında, her şeyden önce ordusunu yeniden diriltmek zorundaydı. Bu işin çok kısa zamanda bir dereceye kadar başarılması, Enver ile Alman askeri heyetinin çabaları sayesindedir. 1914'te Taksim alanında yapılan büyük geçit töreninde, Alman olmayan uzmanların suratlarını ekşiterek kabul etmek zorunda kaldıkları gerçek, Osmanlı ordusunun yeniden çok yüksek bir düzeye çıkmış bulunmasıydı.
***
Mustafa Kemal Edirne'nin geri alınmasından sonra yarbaylığa yükselmişti. İkinci Balkan Savaşı'nın 1913 ağustosunda sona ermesinden beri annesi ve kız kardeşiyle birlikte İstanbul'da oturmaktaydı. Gelgelelim başkentte ona göre uygun bir görev yoktu. Devrimci dostları ve Selânik'ten eski arkadaşları devletin başına geçtikleri halde, kendisi tanınmayan bir kurmay subaydan başka bir şey değildi. Haşin, geçimli olmayan mizacıyla kendisini sevdirmeyi pek bilememiş, üstelik eleştirici sözleriyle kuşkular da uyandırmıştı. Nitekim eski arkadaşlarının büyük çoğunluğu, çoktandır artık onun dostu değildiler. Enver'in politikasına açıkça cephe almıştı ve Türkiye'nin Almanya'yla çok yakın bağlar kurmasını kesinlikle istemiyordu. Bu noktada Cemal Paşayla birleşiyordu, iktidar sahipleri arasında arada bir kendisine el uzatan tek insan da oydu. General Liman von Sanders başkanlığında Alman askeri heyetinin davet edilmesini en sert şekilde kınamaktaydı. Bunun Türk milletine bir hakaret olduğunu belirtmeliydi. Bu olayı böyle yorumluyorsa, bir İngiliz heyetinin Türk donanmasını yeniden örgütlemek üzere görevlendirilmesinin, kendisinde benzeri bir hoşnutsuzluk uyandırmamış olmasını açıklamak çok güçleşir. Belki de İtilaf devletlerinin, Almanya'ya Türk bölgesini nüfuzu altına almak ya da düpedüz ele geçirmek gibi saçma plânlar yükleyen ve ünlü “doğuya açılma” sloganı ile zihinleri karıştıran propagandasının etkisinde kalmıştı. Oysa Almanya'nın o günlerdeki çok belirgin çıkarı, Osmanlı devletinin varlığını sürdürmesinde ve elverdiğince de güçlenmesinin sağlanmasındaydı.
Mustafa Kemal'in hükümetçe izlenen politikaya açıkça karşı çıkması ve görüşlerini kesin biçimde dile getirmekten çekinmemesi üçleri rahatsız ediyordu. Kendisini şerefli bir şekilde başkentte uzaklaştırıp, askeri ataşe olarak Sofya'ya yolladılar; sayıları pek azalmış dostlarından biri, Fethi Bey orda elçi bulunuyordu.
Sofya'da geçirdiği bu zaman, onun yabancı ülkede uzun süreli ilk ve son kez kalışı, resmi bir görevle Türkiye'nin dışındaki dünyayı tanıyışı oldu. Yapılacak pek az işi olduğundan, vaktinin çoğunu Bulgar başkentinin kibar salonlarında geçirme olanağı buldu. O günlerini bilen görgü tanıkları, Mustafa Kemal'in içine kapanık ve ciddi bir izlenim uyandırdığını anlatmaktadırlar; sallapatiydi, havadan sudan konuşmasını beceremiyordu; bütün çabalarında kendini bildiği, bir alanda hissetmeyişinden ileri gelen
«   01   ...    08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   ...    33   »