Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – II : 20
önemdeydi; bu olgu karşısında böyle bir soruya hemen cevap vermek zordur. Öte yandan Rusya, Osmanlı İmparatorluğu için adeta geleneksel can düşmanıydı. Enver ile Talat, bazı duraksamalarla olsa bile yine de onların yanında yer alan Cemal, bu rizikoyu göze almak ve tüm sorumluluğu yüklenmek konusunda kararlıydı; İttifak devletlerinin zaferinden de emindiler. Kabinedeki arkadaşlarını az çok bir oldu-bitti karşısında bıraktılar. Nazırlardan üçü istifa etti, bunların arasında bir zamanlar komite başkanlığı yapmış çok önemli bir kişi, maliye nazırı, dönme Cavit Bey de vardı. Sadrazam Sait Halim Paşa da görevini bırakmak istedi, fakat kalmaya razı edildi. Diğerleri duruma boyun eğerek bu oldubittiyi kabul ettiler. Verdikleri bu kararda vicdanlarını rahatlatan bir nokta, İtilaf devletlerinin Türkiye'nin toprak bütünlüğünü garanti etmekle birlikte, tarafsız kalmanın ödülü olarak kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmeye asla yanaşmamalarıydı.
Karadeniz'de Rusya'yla çatışmaya geçilmesi üzerine İtilaf devletleri 1914 Kasımının başlarında Türkiye'ye savaş ilân ettiler. Eylül 1914'te ise sultanın fermanıyla bütün kapitülasyonlar tek yanlı olarak kaldırıldı, bu karar bütün ülkede sevinçle karşılandı. Bu kapitülasyonlar Türk halkının küçük düşürülmesi olarak görülmekteydi.
Ne var ki sevinç uyandıran tek olay da bundan ibaret kaldı. Halk, savaşı benimsememişti. Savaşa katılmanın daha çok zorunluluk karşısında, ister istemez girişilmiş bir kumar oyunu olduğu hissedilmekteydi. Halk bu kumarı onaylamamıştı, sessizce kabullendi, fakat coşkudan eser yoktu. Aydın zümrede ise sadece yarım ağızla bir onaylama vardı, susmayı yeğliyorlar ve 'daha da kötüsü, meydana gelen koşullardan kendi çıkarlarına yararlanmak yollarını arıyorlardı.
Mustafa Kemal, Türkiye'nin İttifak devletleri safında savaşa girmesine karşı çıkan, sayıları hiç de az olmayan zümredendi. Fakat -bu konuda eldeki belgelerden kesinlikle anlaşıldığına göre- yurttaşlarından hiçbiri gelecekteki felaketi onun gibi tam bir netlikte önceden görebilmiş değildi.
Sofya'dan hükümete yazı üstüne yazı göndermiş, hazırlıksız olan ve daha önceki savaşlardan dolayı güçsüz düşmüş bulunan ülkesinin savaşa katılmaması yolunda ısrarla uyarılarda bulunmuş ve İttifak devletleri için hiçbir zafer şansı bulunmadığını da belirtmiştir. Oysa o sırada Alman orduları durdurulamayacak sanılan bir sel gibi Paris'e doğru ilerlemekteydi. Savaşın böylesine umut verici bir biçimde geliştiği sırada, onun tahminleri saçma ve uyarıları da küskün birinin karamsarlığı olarak nitelendirildi. Sonucu önceden kestiren bu yargıları, dünyanın içinde bulunduğu durumu, enine boyuna hesaplamaya dayanan bir akıl yürütmeden kaynaklanıyordu; böyle düşünen de yalnız kendisi değildi. İsviçreli Hermann Stegaman gibi uzağı gören bir gözlemci de, o günlerde Almanya'nın politik açıdan savaşı kaybettiğini, bundan dolayı da askeri açıdan artık kazanamayacağını belirtmişti.
Ancak mademki karar bir kere verilmişti, asker olarak Mustafa Kemal de ülkesinin savaşına etkin olarak hizmet etmek istiyordu. Geriye çağrılıp cephede görevlendirilmesini istedi. Enver Paşa, Sofya'daki görevinin şu sırada daha önemli olduğunu ve orada kalması gerektiğini bildirdi. Kuşkusuz pek de boşuna değildi bu söz. Çünkü o günlerde Bulgaristan'ı İttifak devletleri safına çekmek için Sofya'da her çareye başvurulması gerekmekteydi. Mustafa Kemal cevap olarak telgrafla, tehlike anlarında savaşmaktan daha önemli bir görev olamayacağını bildirdi. Ancak bu telgrafa cevap gelmedi. Haftalar geçiyordu. Pek çok kimse gibi Mustafa Kemal de savaşın bir iki ayda biteceğini sanmaktaydı. Sabırsızlıktan kendini yiyordu. 1915 yılının başlarında daha fazla dayanamayıp izinsiz olarak yola çıkmaya karar verdi. Bavulunu hazırlamıştı ki, geriye çağrıldığını ve Liman von Sanders'in bölge komutanı bulunduğu Gelibolu'da 19. Tümen komutanlığına atandığını bildiren emri aldı.
Çanakkale Boğazı'nın uzun, dar, yarımada yakası olan Gelibolu bu sırada savaş olaylarının odak noktası olmuş bulunuyordu. Müttefikler savaş gemileriyle Boğazı geçmeyi denemişler, ağır kayıplar vererek başarısızlığa uğramışlardı. Şimdi ise çok daha geniş kapsamlı bir hazırlığa girişmişlerdi, deniz yolunu karadan açıp Türkiye'nin başkentine ulaşmayı amaçlıyorlardı.
« 01 ... 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 ... 33 »