Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – II : 25


AVRUPA İLE ASYA ARASINDAKİ ADAM: GAZİ MUSTAFA KEMAL – II

DAGOBERT VON MIKUSCH


altından ilişkilere asla girişmemiştir. Oysa o yıllarda bu doğrultuda olağanüstü derecede zorlamalar hiç de eksik değildi.
Ordunun bazı çevrelerinde, ilk günden beri, genç harbiye nazırına karşı gizli bir düşmanlık vardı. Umut verici Çanakkale Savaşı’ndan ve İngilizlere karşı Irak'ta Kut-ül Amara'da kazanılan zaferden sonra, bütün cephanelerde başarısızlıklar birbirini izleyince hoşnutsuzluk daha da büyümüştü. Bütün bunlardan başkomutan sorumlu tutuluyordu. Son derece duyarlı olan Türk özsaygısı ve kendine güven duygusu Enver'i zaten kendini büsbütün Almanların eline teslim ettiği, çevresinde yalnızca Alman subayları bulundurduğu ve onların vasilik etmesine boyun eğdiği (gerçekte bu etki pek sınırlıydı) için kınamaktaydı.
Savaş ortaklarının yardımı, hayal gücü biraz fazla işletilerek tasarlanmış olduğu ölçüde, gerçekleşmemişti; şimdi ise tümüyle kesilmişe benziyordu; cephelerdeki gerilemenin suçu Almanlara yüklenmekteydi. Hatta İstanbul'daki bütün Alman subayları, bir gecede zor kullanarak bertaraf etmek için plânlar bile yapılmıştı. Enver'in kendisi de sürekli korku içindeydi, bunda da haksız değildi, çünkü kendisine de öncülü Mahmut Şevket Paşa'nınki gibi bir son hazırlanabilirdi. Bütün kentin tanıdığı kırmızı otomobili caddelerden son hızla geçer, hemen ardından içinde hepsi bedence güçlü, hepsi keskin nişancı seçme subaylardan olan, tepeden tırnağa silahlı yaverlerin bulunduğu ikinci bir araba gelirdi. Hazırlanan çeşitli komplolar arasında, özellikle Yakup Cemil Bey'inki kayda değer niteliktedir, çünkü daha Çanakkale Savaşları bittiği sırada umutların Mustafa Kemal'e yönelmiş olduğunu göstermektedir. Binbaşı Yakup Cemil aynı görüşü paylaştığı bir grup arkadaşıyla, hükümeti zorla devirmek üzere anlaşmıştı.
“Büyük sandığımız adamlar gerçekte küçükmüş” diyor. “Ülkenin kurtuluşu için bunları ortadan kaldırmalı.”
“Ortadan kaldırması kolay” diye cevap veriyorlar. “Fakat o zaman düzeni kim sağlayacak?”
“Mustafa Kemal.”
Hepsi de bu ismi benimsemiştir. Hazırlıklar en küçük ayrıntıya kadar tamamlandığı sırada, arkadaşlarından biri korkuya kapılıp suikast plânını ihbar ediyor. Yakup Cemil ile arkadaşları ölüm cezasına çarptırıldı. O günlerde Kafkas cephesinde bulunan Mustafa Kemal, durumdan ancak komploya katılanlardan biri, Dr. Hilmi Bey İstanbul'dan kaçıp kendisine sığındığı zaman, onun anlatması üzerine haberdar oldu. Hükümet doktorun tutuklanıp gönderilmesini istedi. Mustafa Kemal telgrafla cevap vererek, Dr. Hilmi'nin bundan böyle kendi himayesi altında bulunduğunu bildirdi. Bunun üzerine gönderilmesi için bir daha ısrar eden olmadı.
Mustafa Kemal tümen komutanlarından birine, bu komployu anlattıktan sonra şunları söylemiştir: “Suikastin başarıya ulaştığını ve darbe sonucu bana da Enver'in yerine ordunun başkomutanlığı ile harbiye nazırlığının önerildiğini varsayalım. Böylesine koşullarda bu görevleri kabul etmek tenezzülünde bulunacağımı düşünebilir misin? Evet, kabul ederdim. Ama ilk iş olarak da, İstanbul'a varır varmaz, o Yakup Cemil'i astırırdım.”

* * *

Doğudaki en önemli kale Erzurum'un Ruslara bırakılmasının acısı daha yeni geçmiş ve lafı edilmez olmuştu ki, halifelerin eski kutsal kenti Bağdat'ın Mart 1917'de düşmesi, alarm topu gibi yankılandı. Bütün büyük umutların yıkılıp gittiği görülüyordu; hükümet tarafından bile bile aldatılmış olmak duygusu yaygınlaşmıştı, onu içine daldığı iyimser kendine güvenden silkeleyip uyandırmak gerekiyordu. Hatta o günlerde Talât tarafından yönetilen komitede, Enver'i kamuoyunun öfkesine kurban etmek eğilimi bile görüldü. Ancak yerini alacak kimse bulamıyorlardı. Cemal askeri açıdan bir beceriksizdi ve
«   01   ...    15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   »