Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – II : 30
Mareşal Hindenburg söylediklerimi dikkatle dinler gibi göründü. Cevabı çok apaçık olduğu kadar, çok da nazikçeydi. Yanı başında duran sigara sehpasına yönelerek “Ekselans” dedi, “Bir puro mu alırsınız, yoksa bir sigara mı?” Sonra da kendi eliyle bana bir sigara uzattı. Böylece her şeyi söylemiş oluyordu.
Kendisi daha ileri gidemediği için, devreye veliahdı soktu. O da imparatordan belirli konularda güvenceler istedi ve Türkiye'de Almanya'yla ittifak hakkında resmi çevrelerden çok farklı şeyler düşünüldüğünü ima etti.
İmparatorun genel karargâhta Türk konuklara yaptığı bir ziyaret iadesinde, veliaht yine kendisine telkin edildiği şekilde kaygılarını dile getirdi; dilmaçlığını Naci Paşa'nın yaptığı konuşmasını şöyle bitirdi: “Ülkem giderek artan ölçüde ağır darbelere uğramaktadır; şimdiye kadar da bunları durdurmak olanağı bulunamamıştır. Böyle giderse Türkiye çökmek zorunda kalacaktır. Majestelerinin açıklamalarından bizim için öldürücü olan bu darbelerin önleneceği konusunda kesin bir güvence çıkaramadım. Acaba majesteleri bu bakımdan kaygılarımı giderecek güvenceler vermek lütfunda bulunabilir mi?”
“Bunun üzerine -burada yine Mustafa Kemal'in anlattıklarına dönüyoruz- Kayzer ayağa kalktı ve şöyle konuştu:
“Anlıyorum ki, Altes, sizin çevrenizde içinize kuşku tohumları eken ve sizde güvensizlik duyguları uyandıran kimseler vardır. Mutlu bir sona ulaşacağımıza inancımızın tam olduğuna dair size güvence verebilirim. Bu sözüm sizi tatmin edecektir sanırım.”
Veliaht tatmin olduğunu belirtir bir işaret yaptı, ama yine de kaygılarının giderilmiş olmadığını ima etti.
Kayzer ziyaretini bitirip kapıya yürüdü. Vahdettin ile Naci Paşa ardı sıra yürüdüler. Çıkış yerinde kayzerin sola dönmesi gerekiyordu. Onun hoşuna gitmediğimi hissettiğim için, kapının biraz ötesinde sağ tarafta durdum. Kayzer Veliahdın ve Naci Paşanın ellerini sıktı. Biraz uzakta duran bana bir an baktıktan sonra yürümeye başladı.
Bana elini uzatmamıştı, bunda da haklıydı. Sadece veliahdın maiyetinden olan bir generalle vedalaşmak için, onun ayağına gitmesi elbette düşünülemezdi. Daha çok generalin Kayzer tarafından selâmlanmak şerefine ermek için biraz çaba harcaması gerekirdi. Görgü kurallarına aykırı düşen bu kusurumu itiraf ederim. Fakat neden böyle yaptığımı bilmiyorum; kendimi dermansız, hareket yeteneğini yitirmiş ve dalgın hissediyordum.
Kayzer iki, üç adım atmıştı ki, döndü, bana doğru geldi: “Affedersiniz” dedi, “Sizin elinizi sıkmamıştım.”
Elimi sıktı, bu çok ince ve çok lütufkâr hareketle kendimi pek yüceltilmiş hissettim.”
Alışılmış olduğu üzere şeref konuğu cepheye de bir ziyarette bulundu. Bir ordu komutanlığında bir plân ve ön hatların gözden geçirilmesi amacıyla bir program hazırlanmıştı. Veliaht öngörülen programa uyarken, Mustafa Kemal Paşa -yaşına bakarak onun ancak bir alay komutanı olabileceğini sanıyorlardı- bir Alman subayının refakatçında yalnız başına yola koyuldu; haritaya bakarak seçtiği yerlere gitti; piyade siperlerini dolaştı; toplu bir görüş edinmek için, üzerine bir gözetleme yeri kurulmuş olan bir ağacın tepesine çıktı. Gezdiği cephe kesiminde kazandığı izlenime göre durum, ona hiç de genel karargâhta anlatıldığı gibi tozpembe görünmemişti.
Bu gezi Enver Paşa'nın, en zorlu muhaliflerinden birine, veliaht refakat etmesini önerdiğinde umduğu şeylerin büsbütün tersi bir sonuç vermişe benziyordu. Mustafa Kemal Almanya'ya inananlar safına geçmiş değildi. Savaş ortağı devlet ve onun askeri gücü hakkında 1918 yılında edindiği izlenim, Türkiye'nin İttifak devletlerinin yanında yer almakla, yanlış ata oynadığı yolundaki kanısını sadece biraz
« 01 ... 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 »