Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – III : 01
Türkçesi: Esat Nermi Erendor
Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.
Dizgi - Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti.
Mart 2000
Suriye cephesinin çöküşüyle Makedonya'da da kesin sonun belirlenmesi aynı zamana rastlar. Bulgar cephesi çözüldü. Kral Ferdinand teslim olmak ve tahttan çekilmek zorunda kaldı; böylece müttefik krallar zincirinde kopan ilk halka oldu.
Galiplere İstanbul'a giden yol açılmıştı. Makedonya'daki İtilâf devletlerinin başkomutanı, Fransız generali Franchet d'Esperey ordularını hemen bu yeni hedefe yöneltti. İngiliz filosu da aynı doğrultuda Ege Denizi'nde hazırlıklara girişti. Hristiyan ordularının eski Bizans'ı geri almak üzere yürüyüşe geçecekleri an gelmişe benziyordu.
Fakat Türk ordularının Başkomutanı Enver Paşa ne kendisinin ne de ülkesinin henüz her şeyi kaybettiği kanısında değildi. Her zaman olduğu gibi pervasız ve kararlı tutumuyla, direniş kuvvetlerini toparlamaya çalıştı; telaşlı emirlerle ulaşabildiği bütün birlikleri başkente çağırdı. Trakya'da ilerleyen düşmana karşı Çatalca hattında karşı çıkmayı düşünüyordu. Belki daha önce 1912 felaketinde olduğu gibi, şimdi de saldırıyı son dakika defederim umudundaydı. Ama onun yıldızı sönmüştü artık; en yakınları bile peşinden gelmeye yanaşmadılar.
O sırada Mustafa Kemal hâlâ Halep'te İngilizlere karşı savaşıyordu. İttifak devletleriyle müttefiklerinin partiyi kaybettikleri gün gibi besbelliydi. Fakat o, Türkiye'nin tüm varlığının tehlikede olduğunu görmekteydi, barış ise herkesin sandığı gibi, öyle çabuk geleceğe benzemiyordu. Şimdi söz konusu olan ülkenin bu ağır bunalımlardan sıyrılıp kurtulmasıydı. Kendisini böylesine bir ödevle yükümlü sayıyordu. Padişaha, Mareşal İzzet Paşayı sadrazam yapması için telgraf çekti ve yeni kabine için bir dizi adam önerdi; kendisi için de tam yetkiyle bütün orduların başkomutanlığını va harbiye nazırlığını istedi.
Az sonra da Talat ile Enver'in devrildikleri haberini aldı; İzzet Paşa sadrazam olmuştu; önerdiği kimselerin çoğu kabineye girmişti, aralarında bir zamanlar Sofya'da elçi olan, eski dostu Fethi Bey de bulunuyordu. İzzet Paşa çektiği telgrafta “Birlikte çalışmayı Allah nasip ederse, barış imzalanmasından sonra umut ettiğini” bildiriyordu. Mustafa Kemal istemiş olduğu başkomutanlık yerine, sadece o güne kadar Liman von Sanders tarafından yönetilen Kuzey Suriye'deki ordular grubunun komutanlığını aldı. Adana'ya gitti, burası Küçük Asya'nın güney kıyısındaki Kilikya ovasının merkezi olan bir kentti; orda, küçük bir otelin konfordan yoksun odasında Liman von Sanders'ten komutayı devraldı. Vedalaşmaları sırasında Alman mareşali “Bu genel felaket içinde” dedi, “Beni yalnızca bir şey teselli ediyor, o da komutanlığı size bırakmış olabilmemdir.”
Sadrazam İzzet Paşa bir önce mütareke görüşmelerine başlanmasını istiyordu. Derhal yapılacak ayrı bir barışla bu badireden ucuz kurtulanabileceği kanısı yaygındı. En çok da İngiltere'ye güveniliyordu. Bu amaçla Kut-ül-Amara'da tutsak alınmış İngiliz generali Townshend aracı olarak, Amiral Calthorpe'a gönderildi; amiral filosunun bir kısmıyla Çanakkale Boğazı'nın girişi karşısında, Midilli Adası'nın Mondros kasabası önünde demir atmış beslemekteydi.
Osmanlı devletinin kayıtsız şartsız teslim olması gerekiyordu. Bu ilkede görüş birliğine varıldıktan sonra, ayrıntıların saptanmasında hiçbir zorluk yoktu. Nitekim mütareke antlaşması Carthorpe'un amiral gemisi Agamemnon'un güvertesinde öylesine çabuk gerçekleştirildi ki, Fransız müttefiklere danışmaya bile vakit bulunamadı.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 ... 56 »