Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – III : 17


AVRUPA İLE ASYA ARASINDAKİ ADAM: GAZİ MUSTAFA KEMAL – III

DAGOBERT VON MIKUSCH


Rauf Bey deniz subayıydı; Danzig tersanesinde mühendis olarak eğitim görmüş ve dünyayı hayli dolaşmıştı. İlkin 1912 Balkan Savaşı sırasında “Hamidiye” kruvazörünün komutanı olarak ün kazanmıştı. Alman savaş gemisi “Emden”in kaptanı gibi, o da kruvazörüyle tek başına, iki ay süreyle Ege sularında dolaşmış, Yunan limanlarını topa tutmuş, düşman gemilerini batırmış, kovalamaca gözden kaybolmuş, sonra hiç umulmayan yerde tekrar ortaya çıkmış ve bu seferi boyunca koca bir filoyu uğraştırmış, sonunda da hiçbir hasara uğramadan Çanakkale Boğazı'ndan içeri girmişti.
Mustafa Kemal'le İstanbul'da en önce bağlantı kuran oydu. Anadolu'da bir halk hareketini başlatmak düşüncesi zihinleri kurcalıyordu. İkisi başbaşa verip bu konuda konuştular. Rauf Bey Batı Anadolu'ya gitmeye karar verdi. Fakat serbest olmak için Mustafa Kemal'e veda etti, Bandırma'ya gitti, bölgeyi dolaşıp halkı yüreklendirdi ve ilk millî örgütleri kurdu. O sırada Yunanlılar İzmir'e çıktı. Fakat sadece kenti işgal etmekle yetinmediler; daha sonra Yunan bölgesi olması amaçlanan iç kesimleri de ele geçirmek istediler, İzmir'e atanan Yunan valisi, Sterghiades, Paris'ten Venizelos'un verdiği resmî direktiflerin sınırını çok aşarak -ya da besbelli ki gizlice verilen emirlere uyarak- birliklerini Aydın iline doğru ileri yürüyüşe geçirdi. Böylesine “barışçıl” bir yürüyüş sırasında, kasabalarda silâhlar nedense pek kolayca gelişigüzel patlayıverdi. Yunan birlikleri paniğe kapıldılar, sivil halka rastgele ateş açtılar.
Bunun üzerine Türkler de doğal olarak kendilerini savunmaya kalktılar. Aydın kentinde saldırganlar geri püskürtüldü. Türkler Rum mahallesini yaktılar. Püskürtülen Yunanlılar takviye alıp geri döndüler, kenti ele geçirip Türk mahallelerini ateşe verdiler. Bütün kasabalar, köyler harabeye döndürüldü; acımak yoktu artık. Milletlerin kendi kendilerini yönetme ilkesi, felaketlere yol açan aşırı yorumlanışıyla, Yunanlıların Türk halkını yok ederek, bölgede azınlık durumuna düşürmek çabasını alabildiğine hızlandırmalarına yol açmıştı. Böylece hiç kuşkuya yer bırakmayacak şekilde yerli Rumları çoğunluk halk durumuna getirecekler ve dünyanın hakemlik kürsüsü önünde, bu topraklar üzerindeki haklarının ne kadar yerinde bir hak olduğunu gösterebileceklerdi. Türklerden eli silâh tutabilenler dağlara çekildiler, daha güvenli sığınaklarda toplanıp saldırgana karşı dövüşmek amacındaydılar. Ardı arkası kesilmeyen küçük bir savaş, kendisine özgü bütün gaddarlığıyla başladı, fakat yurtlarını savunanlar bakımından durum umutsuzdu, çünkü Yunanistan'dan durmadan yeni düzenli birlikler gelmekteydi.
Rauf Bey bir direnişin ancak büyük çapta olması ve tek elden yönetilmesi koşuluyla başarıya ulaşabileceğini anlamakta gecikmedi. O günlerde Ali Fuat Paşa'nın komutan olarak bulunduğu Ankara'ya gitti, aralarında anlaştılar ve birlikte önderliğini kabul ettikleri Mustafa Kemal'e katıldılar.
Rauf Bey genç generalin buyruğu altına girmekle birlikte, çoğunlukla onunkinden farklı doğrultuda bulunan kendi görüşlerini ileri sürmekten vazgeçmiş değildi. Ancak Mustafa Kemal buna göz yumamazdı; hoşgörüsüz olduğu için değil, aksine kendi yoldaşlarından bile gizlemek zorunda bulunduğu, belirlenmiş bir hedefe doğru ileri atıldığı için. Kuşkusuz bazı ufak tefek şeylere taktik nedenlerle ses çıkarmayabilirdi, ama kendisini yolundan saptıracak bir konuda asla ödün veremezdi. Onun peşinden gelmeleri gerekiyordu, yolun sonunun nereye varacağını bilmeden gelmeleri. Ne var ki herkesten önce yanı başında yer alan, bu en önemli çalışma arkadaşlarından hiçbiri sonuna kadar onunla birlikte yürüyememişlerdir. Birbiri ardından karşıt duruma geçmişler ve onu kendi haline bırakmışlardır. Bugün bir köşede bütün ikballerden ve devlet işlerinden el çekmiş halde yaşamakta ya da yurt dışında sürgünde bulunmaktadırlar (*).

* * *

Çok önceden kararlaştırılmış bulunan Erzurum toplantısı gecikip duruyordu. Hükümetin genelgesi etkili olmuştu. Memurlar milliyetçi denilenlerin çabalarını desteklerlerse, yerlerinden olmaktan korkuyorlardı. Mustafa Kemal'in kendi karargâhında bile, açıkça yasadışı adım atmaktan çekinenler vardı.
«   01   ...    07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   ...    56   »