Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – III : 46
sonradan doğrudan doğruya bir çağrı yollamışlardı. Mustafa Kemal onların başka türlü hareket edemeyeceklerini önceden bilmiş ve böylece olguların zorlamasıyla devrim hükümetinin hiç değilse fiilen tanınmasını sağlamıştı.
Fakat elde ettiği çok daha fazla oldu. Konferansın ikinci günü Batılıların şaşkın bakışları altında, her iki Türk heyetinin delegeleri birlikte göründüler ve tam bir uyum içinde yine bir arada yerlerine oturdular. Oysa bu iki heyetin birbirlerine karşı kedi ile köpek gibi oldukları sanılıyor; daha doğrusu böyle olmaları bekleniyordu. Sadrazam Tevfik Paşa konuşmak üzere ayağa kalktı ve heyet başkanı sıfatıyla sözü Ankara'nın gönderdiği heyetin başkanı Bekir Sami Bey'e bıraktığını, onun her iki heyet adına konuşacağını söyledi. O andan itibaren İstanbul susmuş oluyordu. Hem de bir daha konuşmamacasına.
Üç büyük patron: Lloyd George, o zamanki Fransız başbakanı Briand ve İtalyan Kont Sforza, birbirine düşman bu iki parti arasında konferans dolayısıyla bir uzlaşma sağlandığı sanısındaydılar. Barış antlaşmasında esaslara pek dokunmadan, bazı ufak tefek yumuşatmalar yapmaya hazırdılar; Türklere yutturulacak hapların yaldızlanması gerekiyordu. Türklere bazı ödünler verilecekti, bunlar da önemli ölçüde Yunanistan'dan bir şeyler kırparak verilecekti. Fakat bu değişikliklerin önceden Türkler ve Yunanlılar tarafından kabul edilmesi gerektiğini ileri sürdüler. Türk heyeti ilk olarak Anadolu'nun boşaltılmasını istedi, Türk millî tezinin esası olan ve Mustafa Kemal tarafından barış için temel alınması gereken bir program olarak nitelendirilen Misak-ı Millîyi açıkladı. Yunanlılar ise ne değişikliği, ne de Anadolu'yu boşaltmayı kabul etiler. Konferans olumlu sonuç vermezse, barış antlaşmasını Türklere zorla kabul ettirecek güçte olduklarını belirttiler. Nitekim konferans bir sonuç elde edemeyerek dağıldıktan hemen sonra da, ordularını yeniden saldırıya geçirttiler.
Bu sefer gelişip serpilen bütün genişliği ve korkunçluğuyla gerçek savaştı. Yalnızca iki ordu değil, iki millet, bu dünyada ancak ikisinden birine yer varmış gibi, garip bir yok etme öfkesi ve gaddarlıkla, öldüresiye bir hor görme ve kinle birbirinin gırtlağına yapışmıştı. Türk var olabilmek için dövüşüyordu; apaçık ve düpedüz bir nedendi bu ve bu neden oha direnmede sebat etmek, iki omuzu da yere yapıştırıldığı halde yine tekrar ayağa fırlayabilmek gücünü vermekteydi. Yunanlıları ise bir çeşit Haçlı Seferi ruhu sarmıştı. Kendilerini Batı dünyasının bayraktarı olarak görüyorlardı. Avrupa kültürünü, Türkler gelmezden önce parlak bir uygarlığa sahip olmuş Ön Asya'ya yeniden getirmek düşüncesinin heyecanı içindeydiler. Onlara sanki Pers Savaşları çağını yeniden yaşıyorlarmış gibi, sanki Yunanistan Asyalığı Avrupa'nın eşiğinden geri püskürtmek görevini yeniden üstlenmiş geliyordu. Ayrıca daha başka, daha yüksek bir ödül de göz kıpmaktaydı: Anadolu savaş meydanlarında Büyük Konstantin'in kurduğu kentin tekrar Hristiyan yapılıp yapılmayacağı da belirlenecekti. Çok eski bir kehanet vardı: Eğer karısının adı Sophie olan, Konstantin adlı bir kral gelirse, o zaman Bizans devleti yeniden dirilecekti. Konstantin ile Kraliçe Sophie'nin geri çağrılmalarının nedenlerinden biri de belki buydu. Kehanet gerçekleşecekmiş gibi görünmekteydi.
Yunan Türk dövüşü trajedisi üç perde olarak oynandı ve bir buçuk yıl sürdü.
1921 ilkbaharının başlarında Yunan orduları başkomutanı General Papulas, kuvvetlerini bir saldırı beklemeyen Türklere karşı çok hızlı şekilde harekete geçirdi. Kral Konstantin de orduyla birlikteydi. Hedef kuzey-güney doğrultusunda uzanan büyük Anadolu demiryolunu ele geçirmekti. Bunun sağlanmasıyla Türkler ellerindeki son üssü de yitirmiş olacaklardı.
Yunanlıların güney grubu ülkenin iç kesimlerine dalarak Afyonkarahisar'a saldırdı. Cephenin güney kesimine komuta eden Refet Paşa, durumu enine boyuna soğukkanlılıkla tartan bir strateji ustası olmaktan çok, atak bir süvari generaliydi; geri çekilmek ve demiryoluyla birlikte Afyonkarahisar'ı da düşmana terk etmek zorunda kaldı. Böylece burada Yunanlılar hedeflerinin birinci hamlesini başarıyla sonuçlandırmış oluyorlardı.
« 01 ... 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 »