Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – III : 49


AVRUPA İLE ASYA ARASINDAKİ ADAM: GAZİ MUSTAFA KEMAL – III

DAGOBERT VON MIKUSCH


Benares'in saygın bir Müslüman ailesinin çocuğuydu; on yaşındayken İngiltere'ye gelmiş ve orda devlet hesabına tam bir centilmen olmak için eğitim görmüş, bu eğitimi Oxford Üniversitesi'ni bitirerek tamamlamıştı. Buna karşılık minnet borcunu ödemesi için, Kuran'a el basarak “İngiltere için yaşayıp İngiltere için ölmeye” yemin etmesi gerekmişti. Yeminden sonra kendisine devletçe aylık bağlanmıştı, bir dünya gezisine çıkmış, Heidelberg Üniversitesi'nde doktor olmuş, bu sırada bir yandan da orda öğrenim gören Hintlileri İngilizler hesabına gözetlemişti. Mısır'da ve Afganistan'da İngiltere'nin hizmetinde çalışmış, bir süre İran'da İngiliz konsolosluğu yapmış, savaş sırasında da İsviçre'de, uluslararası casusluk merkezi olan bu ülkede hizmet görmüştü.
Mütarekeden sonra İstanbul'da kendisini Hint Hilafet Komitesi'nin temsilcisi olarak tanıtmış, böylece İstanbul'un çeşitli çevrelerinin güvenini kazanmıştı. İtiraflarında İngiliz parasıyla güya elde edilmiş Türklerin adlarını da saydı. Bunların başında Sultan Vahdettin ile Damat Ferit Paşa geliyordu.
Sonra da yine İngiliz haber alma servisinin gizli ajanı olarak Ankara'ya gönderiliyor. Gönderilen böyle ajanların ilki olmadığı gibi, sonuncusu da olmayacaktı. Onun İngiliz gizli servisine, millicilerin durumu konusunda, özellikle de o günlerde olağanüstü önemde görülen Bolşeviklerle ve Müslüman Doğu ile ilişkileri hakkında haber aktarmak üzere görevlendirildiği kesindi.
Ancak bu itirafta daha bulununca, dava doruk noktasına ulaştı; Ankara'ya gönderilmesinin gerçek amacının Mustafa Kemal'e karşı bir suikast düzenlemek olduğunu söyledi. Plânlanan suikastı bütün ayrıntısıyla anlattı ve bunun için vaat edilmiş ödülün miktarını da söyledi: Yaklaşık 2 milyon mark.
Mustafa Kemal bunu duyunca “Başımın bu kadar yüksek ticari değeri olduğunu bilmezdim doğrusu” demiştir.
Her şeyin böyle açığa çıkmasından sonra, mahkeme başkanı sanığa şunu sordu: “Böyle bir suikastı gerçekleştirmek için neden özellikle sizi seçtiler?”
“Çünkü ben” diye cevap verdi, “Kısa süre önce, en az bunun kadar tehlikeli bir görevi başarıyla sonuçlandırmıştım: Afganistan emirinin öldürülmesidir bu.”
Yaptığı itirafların sanığa bir yararı olmadı; ölüme mahkûm edildi. İdam edilmezden önce sadece bir dilekte bulundu, ailesinin saygınlığını gözetmek amacıyla gerçek adının ve olup bitenlerin onlara duyurulmamasını istedi.
Verilen ceza darağacında infaz edilecekti. Bunun için de suçlunun bir çeşit iskemlenin üstüne çıkması gerekiyordu. Mustafa Sagir ise gidip bunun üstüne oturdu; cellat kendisine iskemleye oturmayıp üstünde ayakta duracağını söyleyince, Hintli gülümseyerek ve çok nazikçe “Özür dilerim” dedi, “Böyle bir işi ilk defa yapıyorum.”
Bu Sagir'in itirafları acaba gerçeklere uyuyor muydu, uymuyor muydu? Ne olursa olsun Ankara hükümeti bu olaydan yararlanma fırsatını kaçırmadı ve Büyük Britanya'nın Mustafa Kemal'e karşı bir suikast girişiminde bulunduğunu, gerekli ayrıntısıyla bütün İslam dünyasına duyurdu.
Eğer gerçekten böyle bir suikast plânı hazırlanmışsa, olsa olsa bu, İngiliz gizli servisinden bir yetkilinin işi olabilirdi. Londra hükümeti böyle bir şeye karışmış değindi, kuşkusuz bundan haberi bile yoktu.
***
Bu arada Yunanlılar bütün güçlerini toplayarak, yeni bir ileri harekâta hazırlanmışlardı. Anayurtlarından eli silâh tutan son adamını göndermesi, son kuruşunu vermesi istenmişti; makine gibi işletilen savaş makinesinde, ağırlık açısından manevi coşku bundan daha az güçte değildi. Herkesin kesin sona ulaşılacak anın geldiğini hissediyordu. Türkler bu sefer kalplerinden vurulmalıydı. Hedef Ankara'ydı, savaş narası da Hellas ve Avrupa idi (*).
«   01   ...    39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55   56   »