Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – IV : 12
Yunanlılar çekilmelerini şaşırtıcı bir çabuklukla tamamlamışlar, birliklerini gemilere yükleyip Doğu Trakya'ya getirmişler ve burada yeniden düzene sokmaya başlamışlardı. Kendileriyle Türkler arasında şimdi deniz bulunuyordu. Ancak İstanbul ve Çanakkale'de geçit veren küçük bir denizdi bu.
Mustafa Kemal düşmana tutunması ve kendini toparlaması için zaman bırakmamayı düşünüyor, onu Trakya'dan da atmak ve Atina'ya kadar kovalamak istiyordu. En azından ilk davranışları bu amaçta olduğu izlenimini vermektedir.
İzmir'in alınmasından hemen sonra, ordusuna kuzey doğrultusunda stratejik bir yön değiştirmesi yaptırmış, iki büyük kol halinde İstanbul ve Çanakkale boğazlarına yaklaştırmıştı. Fakat oralarda İngilizler tarafından kurulmuş engeller vardı.
Yunan-Türk çatışmasında müttefikler, 15 Mayıs 1921'de yaptıkları tarafsız kalmak bildiriminden sonra, İstanbul ve Çanakkale Boğazları'nın her iki yakasında, geniş bir şerit halinde, savaşan taraflardan hiçbirinin geçmesine izin verilmeyecek tarafsız bölgeler oluşturmuşlardı.
Mustafa Kemal tarafsız bölgeden serbestçe geçmek istedi. Müttefik silahlı kuvvetlerinin başkomutanı General Harrington, bu isteği reddetti; ayrıca birkaç ay önce Yunanlıların tarafsız bölgeden Trakya'ya geçmelerinin önlendiğini de belirtti. Türkler ilerlemelerini sürdürüp, ordularına kıyının karşısında yığınak yaptırdılar.
Geçiş için kilit noktası, Çanakkale Boğazı'nın Asya yakasında, Gelibolu'nun karşısındaki Çanak'tı. Çanak, Edirne'nin kapısıydı; burasının alınması boğazı denetim altına alır, İstanbul'a deniz ve kara ulaşımını keserdi. Burası beş yüzyıl önce Türk hükümdarı Sultan Gazi Orhan'ın Avrupa'ya sıçramasını yapmış olduğu yerdi. General Harington tehlikeyi gördü; İstanbul'daki müttefik kuvvetleri alarma geçirip Çanak'ı ve Asya kıyılarını, bütün müttefiklerin belirli bir kontenjanla katıldığı, güçlü bir birlikle işgal etti.
Küçük Asya’daki beklenmedik değişiklik, müttefik devletlerin hükümetlerini de alarma geçirmişti. İngiltere “wait and see - bekle ve gör” tutumunu bırakmak zorunda kaldı, çok ciddi kararlar arifesindeydi. Lloyd George bu kritik dönemde, öncelikle müttefiklerin arasındaki birliği ayakta tutmaya çalışıyordu. İlkin bunu başardı da. Üç büyük devlet verdikleri ortaklaşa bir notada kesin kararlarını, tarafsız bölgeye girilmesine izin verilmeyeceğini açıkladılar. Paris ve Roma, yukarda kaydettiğimiz gibi, kıyı şeridinin işgaline doğrudan katılmıştı; engel çitlerin üstüne çekilecek müttefik bayraklarının Türkleri durdurmaya yetecek bir işaret olacağı sanılıyordu.
Mustafa Kemal ne bu açıklamaya aldırış etti, ne de savaş hazırlıklarına. Kuzeye yapılan yürüyüş bitirilmişti. Şimdi ordunun ileri kolları, bütün yasakları umursamaksızın tarafsız bölgeye girmeye ve hiç duraklamadan yürüyüşünü sürdürmeye başlamıştı. Muzaffer general boğazlara giden yolları zorlamaya niyetli görünüyordu.
Tarafsız bölgeye girilmesi, büyük devletlere düpedüz meydan okumak demekti. Bunalım doğrudan bir savaş tehlikesine dönüşmüştü. Bu yalın gerçek, müttefikler üzerinde birbirinden çok farklı etkiler yaptı. Burada nerdeyse insanın, olanakların en son sınırına gitmekle Mustafa Kemal'in vereceği gözdağının başarısını önceden hesaplamış olduğuna inanası geliyor.
İngiltere için ortada söz konusu olan büyüklüğüydü. Türklerin geçmesine izin verilmesi, savaşın Balkanlara taşırılması demek olurdu. Sonuçları da şimdiden kestirilemezdi. Sovyet Rusya fırsattan yararlanıp Besarabya'yı tekrar ilhak edebilirdi. İtalya ile Yugoslavya arasında Arnavutluk konusunda sürüp giden tartışma bir çatışmaya dönüşebilirdi. Balkanlar yine eskisi gibi barut fıçısıydı; çeşit çeşit halk vardı, çeşit çeşit de kavga olacaktı. Yangın hele bir Doğuyu sarmaya görsün, bütün Avrupa'yı kolayca tutuşturabilirdi; o zaman da bunca zahmetle kurulmuş barış, kartondan bir ev gibi çökerdi.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 ... 52 »