Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – IV : 21


AVRUPA İLE ASYA ARASINDAKİ ADAM: GAZİ MUSTAFA KEMAL – IV

DAGOBERT VON MIKUSCH


hocalarıyla, halkın içine kök budak salmış bir kitleydi bu. Sayıca çoğunlukta olan, dinsel öğretim yapan okullarda gençliğin yetiştirilmesini ellerinde bulunduruyorlardı. Alt tabakadan din adamları kitlesinin üstünde, onları yöneten yüksek kitap bilginleri, ulema sınıfı ile derviş tarikatlarının “şeyh” denilen önderleri vardı; hepsinde de donmuş bir skolastiğe bağlanıp kalmışlardı, fakat bilgi silâhı bakımından donanımları, diğer yüksek tabakadan, Ankara'nın akılcı aydınlarından, devrimin jakobenlerinden hiç de daha az değildi. O zaman ilk söylentiler yayılmaya başladı; Mustafa Kemal kendisini padişah-halife yapmak amacını güdüyordu; evlenmesi de yeni bir Kemaloğulları hanedanını kurmak niyetini göstermekteydi. Zaten ilk Osmanlı sultanı da zafer kazanmış bir oymak beyi değil miydi? Benzer nitelikte bir hareketin taze örneği İran'da görülmemiş miydi? Aslında Müslüman din adamları böyle bir değişikliği hoş karşılamayacak değillerdi; böyle bir şey cumhuriyetçi bir radikalizmden çok daha az tehlikeliydi.
İşgalin doğrudan baskısından kurtulmuş bulunan İstanbul, yeniden kıpırdanmaya başladı. Büyük bir geçmişin tanıkları orda duruyordu; Peygamberin hırkası da orada saklanıyordu; orası halifenin yüce makamının bulunduğu yer, köklü kapı kulları aristokrasinin oturduğu yerdi; eski sultanlar zamanında bir rol oynamış ne kadar saygın aile varsa hepsi de bu kentteydi. Şimdi bunların hepsi bir köşeye itilmişti ve milliyetçiler tarafından kendilerine horlanarak olmasa bile, açıkça küçümsenerek davranıldığı görmekteydiler. Kısa süre önce Millet Meclisi'nce Ankara'nın hükümet merkezi olduğu açıklanmıştı, burasını yeni başkent yapmak için atılmış ilk adımdı bu. İstanbul devletinin merkezi sıfatıyla, varlığının söz konusu olduğunu hissediyordu; Ankara'ya karşı mücadeleye girişti, ister istemez de tutucu güçlerden destek aradı ve yeni bir karşı hareketin merkezi oldu.
Mudanya mütarekesinden sonra milli hükümet, başkentin yönetimini üstlenmişti. Refet Paşa İstanbul'un askeri valisi oldu; yanında Dr. Adnan Bey vardı; bu zat milliyetçilerin ileri gelenlerinden biri ve Halide Edip'in kocasıydı. Her iki adam kentin acıklı durumunu düzeltmek, düzeni ve güvenliği sağlamak, ülkeyle kopan bağlarını yeniden kurmak için büyük bir özen ve beceriyle çaba harcadılar. Dağ gibi yığılmış zorlukları yendiler. İngilizler -haklarında gerçi bazı şeyler duydukları, fakat hiçbirini henüz iş başında görmedikleri- bu Ankaralı bayların, dizginleri kullanmayı ne kadar iyi bildiklerini hayretle gözlemlemekteydiler. Çalışmaktan bıkmayan böylesine dipdiri bir enerji ve davranışlardaki çabukluk, şimdiye kadar Türkiye'de ve genellikle Doğu ülkelerinde görülmesine alışılmış şeyler değildi.
Fakat ne Refet Paşa ne de Adnan Bey, Mustafa Kemal'in tam anlamıyla izinden giden yandaşları değildiler, aksine Rauf Bey'in çevresinde toplanmış gruptandılar. Onların Ankara'daki radikallere karşı oluşları ve bu durumun dillerde dolaşması, İstanbul'da destek ve himaye görmelerine yol açmıştı. Refet Paşa anlaşılan kendi plânları için halifeyi kazanmak yollarını arıyordu. Ona armağan olarak çok kıymetli bir aygır gönderdi ve birlikte yolladığı yazıda da “majesteleri Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi- zat-ı şahane halife-yi ruy-i zemin” hitabını kullandı. Bu davranış da tabii Ankara'da çok kötü karşılandı.
Barış görüşmelerinin kesilmesi, savaşın sürdürülmesi olasılığı tehlikesinin belirmesi; Laussanne'ın neden olduğu bütün hayal kırıklığı, 1923 yılı başlarında Millet Meclisi'nde şiddetli patlamalara elverişli bir hava yaratmıştı. Muhalefet başkanı karşı bir harekete geçilmesi için bundan güzel fırsat bulamazdı.
Mustafa Kemal için durum kritikti. Yandaşları padişahın bertaraf edilmesinden bu yana, yavaş yavaş azalıyordu. Lausanne'a götürmüş olduğu politikası, tümüyle karaya oturmuştu, -ya da en azından öyle görünüyordu- İstanbul üzerine yürüyüş durdurulmuştu ve “Fransa'nın yardımıyla barışa ulaşacağız; söz aldım onlardan” demişti. Fakat Fransa'nın tam bir dönüş yapması Mustafa Kemal'in hızını kesmişti. Bunun üzerine gizlice Londra'yla uzlaşmak yolunu aradı; bunu kimse bilmiyordu ve henüz bilmeleri de doğru değildi. İngiltere artık Küçük Asya’da milli nitelikte kurulmuş ve İslâm dünyasından ayrılmış bir Türkiye'ye razı olacaktı. Buna karşılık Mustafa Kemal'in kuşkusuz bir şey ödemesi gerekiyordu: Bu da daha sonra görüleceği üzere Musul oldu.
«   01   ...    11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   ...    52   »