Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – IV : 33
Muhalefet pes ettirilmişti, parlamento kesinlikle devlet başkanının denetimindeydi, kamuoyuna Ankara'dan yön veriliyordu. Mustafa Kemal şimdi artık zıt etkilerce kösteklenmeden sosyal reformlarına girişebilirdi. Sosyal reformlar bir bakıma devrimin mihenk taşı, onun asıl anlamının ve doruk noktasına çıkarılabilmesinin ölçütüydü. Olağanüstü durum şüphesiz, Mustafa Kemal'in de kabul ettiği gibi, modern yaşama biçimlerinin hızla dışardan getirilmesini kolaylaştırmıştı; “fakat” diyor. Mustafa Kemal, “Biz bunu yasa yürürlükte olmasaydı dahi yine gerçekleştirirdik.”
Reform -ilk bakışta tümüyle dış görünüşe ilişkin- küçük bir değişiklikle başladı. Mustafa Kemal o günlerde, halkı kişisel etkilemesiyle yeni düşünceler kazanmak için durmadan gezilere çıkıyordu. Küçük kıyı kenti İnebolu'da verdiği bir söylevde şunları söyledi: “Ortaçağ'ın kültür ortamında kalmakta direnen milletler yeryüzünden silinmeye mahkumdur. Türkler milletlerarası uygarlığın bir parçası olmak zorundadır. Bunu dış görünüşte de sağlamak gerekir. Milletlerarası ve uygar kılık bizim milletimiz için de tek uygun kılıktır. Biz de onu giyeceğiz. Kılığımız iskarpin, pantolon, ceket, yakalık ve kravat olacak, başımızda da kenarlı veya güneş siperli serpuş bulunacak. Bu şeyin adını vereyim, şu kelimeyi söyleyeyim: Bu serpuşa şapka denir.”
Bu şekilde ünlü fes, o güne kadar Türklerin ayrılmaz parçası olan fes ortadan kalktı. Giyilmesi de yasayla yasaklandı ve sert cezalar kondu. Kuran'da başa giyilecek serpuşa ilişkin hiçbir belirleme yoktu, kesinlikle söylenebiliyordu bu. Aslında kırmızı fes de bir çeşit modernleşme belirtisi olarak, yüzyıl kadar önce Yunanlılardan alınmış ve başa sarılan sarığın yerine geçmişti. Fes de sarık gibi baştan çıkarılmazdı. Şimdi milletlerarası uygarlığın sembolü şapkada yadırganan taraf, kapalı yerlerde ve özellikle camiye girilirken baştan çıkarılmasının zorunlu oluşuydu.
Bu da Müslümanlarda, bir Hristiyan başında şapkasıyla kiliseye girmesi istendiği zaman, onda uyanacak duyguya benzer bir duygu uyandırmaktaydı. Siperliği andıracak her şeyden mekruhmuş gibi kaçınılması da bu yüzdendi, çünkü namaz kılınırken, Kuran'ın emrettiği şekilde secdeye varıldığında, alnın yere değmesine engel oluyordu.
Şimdi garip bir durumla karşılaşılmıştı: Yapılan bütün büyük değişimlere halk hiçbir direniş tepkisi göstermemişti; cumhuriyetin ilânını, saltanatın yıkılmasını ve hanedanın kovulmasını, hilâfetin kaldırılmasını ve devletin laikleştirilmesini hemen hiç umursamaksızın benimsemişti. Fakat şapkanın, Hristiyanların, gavurların alameti olan şapkanın giyilmesinin istenmesi, bir öfkenin kabarmasına yol açtı, bu tepki özellikle Avrupa'yla pek az teması olmuş bulunan doğu ilerinde daha şiddetli şekilde görüldü. Din adamları ancak şimdi halkı kışkırtmayı ve Türkiye'de bir gericilik dalgasını harekete geçirmeyi başarabildiler. Bu konuda komşu Rusya'dan kaynaklanan komünist kışkırtmaların rol oynadığı da ileri sürülmüştür. Doğu illerindeki kargaşalık çok ciddi boyutlara ulaştı. Doğu illerindeki kargaşalık çok ciddi boyutlara ulaştı. Bu hareketler bütün baskı önlemlerine başvurularak bastırıldı. İstiklal Mahkemeleri çalışmaya başladı; Erzurum, Trabzon, Rize ve diğer kentlerde bir hayli insan ölüm, daha çok sayıda kimse de uzun hapis cezalarına çarptırıldı.
Nurettin Paşa, Kurtuluş Savaşı'nın liyakatli generallerinden biri ve dini bütün bir Müslümandı; Meclise verdiği önergede, şapka giymeye zorlanmanın, anayasayla güvence altına alınmış kişisel özgürlüğe aykırı olduğunu bildirmesi üzerine, bu önerge karşı-devrim girişimi olarak yorumlandı. Önerge sahibi hakkında kovuşturma yapıldı ve kendisi Millet Meclisi'nden çıkarıldı.
Tutucu din adamları zümresi son direneklerini de kaybettiler. Bütün tekkeler kapatıldı; bütün tarikatlar ve derviş kuruluşları kaldırıldı.
Mustafa Kemal “Birtakım şeyhlerin, dedelerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, talihini ve hayatını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara emniyet eden bir halk yığınına uygar bir millet gözüyle bakılabilir mi?” diyordu.
« 01 ... 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 ... 52 »