Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – IV : 36
New York limanının girişinde olduğu gibi, gemiyle Altın Boynuza sapılırken, yolcuları Doğuya açılan bu kapıda bir heykel selâmlar. Bu heykelde Amerikan özgürlük tanrıçasındaki cafcaflı şatafat yoktur. Dünyanın olağanüstü ilginçlikte bir yerindedir bu heykel; arkasında teraslar halinde yükselen bahçeleriyle, şimdi müze olmuş, bir zamanların sultanlarının sarayları vardı. Mustafa Kemal'in, Gazi'nin heykelidir bu. Alçak bir altlık üstünde yükselen sade bir figür; amblemsizdir, süssüzdür, sıradan bir yurttaşın gündelik kılığı içindedir, başı açıktır, adım atarcasına bir ayağını ileri uzatmıştır. Avrupa kıtasının en dış ucunda durmaktadır; fakat keskin çizgili yüzünü Doğuya çevirmiştir.
Küçük Asya’nın içlerinde Mustafa Kemal -bir zamanlar Büyük Patronun içinde bulunduğundan çok daha elverişsiz koşullarda- Türkler için bir başkent yarattı. Bataklık kurutuldu; su yoktu, bitmek bilmeyen zorluklar yenilerek, uzak dağlardan borularla su getirtildi; gelecekteki büyük Ankara için geniş boyutlu bir plân yapıldı. Sonra da kendine güven duygusu yeniden canlandırılmış bir halkın pervasız cesaretiyle atılımlara girişildi. Hükümet binaları, banka sarayları, bir lüks otel yerden fışkırıverdi; sonra okullar, durmadan okullar, yine okullar. İstanbul'dan, bu püriten step kentine nakletmeyi -pek hoşlarına gitmese de- zorunlu gördüler. Yeni Ankara'nın çehresi, halkının kılığı gibi, ancak pek hafiften sezilen Doğulu çeşnisiyle artık milletlerarası karakterdedir.
18. yüzyıldan başlayarak Avrupa uygarlığı, Yakınçağ boyunca kendi devlet ve toplum biçimlerini bütün dünyaya yaymıştır. Böylece Batı kültürü milletlerarası kültür olmuştur. Türkiye'de Mustafa Kemal, kendisinden önce başlamış bulunan bu süreci tamamlamıştır. Sert, çoğu zaman acımasız bir mantıkla, bütün eski biçimleri paramparça etti; geleneksel bağları kesip attı, modern yaşama tarzına kısmen zorla uyum sağlamaktı bu; Mustafa Kemal'e halkının kurtuluşu, halkının ayakta kalabilmesi için zorunlu görünmüştü ve kuşkusuz zorunluydu da.
Doğunun bu reformcusu, bu milletlerarası milliyetçi, tarihteki yerini iki çağın eşiğinde almıştır. Onun mesajı bu çağlardan kaynaklanıyor. Avrupa'nın kültürel alanda gelişmesi gerçi henüz hızı azalmamış bir tempoda sürmektedir, fakat ilk belirtiler gösteriyor ki, bu gelişim artık yavaşlamaktadır ve yakında büsbütün duraklayacaktır. Oysa Doğu, var olma kavgasını kazanmak amacıyla batının uygarlık silâhlarını kendine mal etmiştir ve etmektedir. Aynı zamanda Batıdan da kurtulmaktadır. Bunun en belirgin örneğini, Doğunun ileri karakolunda, Türklerde görüyoruz.
Avrupa-Asya arasındaki sarkaç sallanışının tarihsel dönüm noktasında Mustafa Kemal'in figürü durmaktadır. O, Batı'nın Doğu'ya yaptığı ve durdurulamaz gibi görünen ileri yürüyüşünü, en tehlikeli yerde, kıtaların birbirine temas ettiği noktada durdurdu. Dünya Savaşının sonunda -aynı zamanda ilerleyişin sonu ve değişimin başlangıcıydı- bir an için İngiltere, Avrupa'nın yayılış çabasının bu emperyalist temsilcisi, Yakındoğu'nun fethini tamamlamış gibi göründü. Beş denize birden el atmıştı: Hazar Denizi'ne, Karadeniz'e, Akdeniz'e, Kızıldeniz'e ve Hint Okyanusu'na çıkış yeriyle birlikte İran Körfezi'ne. Böylece Doğuya giden bütün kara ve deniz bağlantılarını denetimi altına alıyor, bütün Ön ve Orta Asya’yı egemenlik alanına katıyordu. Sakarya Savaşı ve Lausanne Barışı, bu geniş kapsamlı yayılış plânına hiç değilse kuzeyde son verdi. Türkiye bir baraj gibi bunu engelledi. O günden beri Büyük Britanya artık yayılmayı değil, elindeki Dünya İmparatorluğunu içten sağlamlaştırmayı düşünür oldu.
Doğu-Batı sorunu nasıl bir değişim gösterecektir, bunu bize gelecek öğretecek. Ancak bir nokta kesindir: Dinginlik olmayacaktır. Bir düşünce gerçekleştirilirken başka problemler, başka hedef belirlemeleri ortaya çıkacaktır. Mili Türk devletinin kurulması, çağdaki bir eğilimin gerçekleştirilmesidir. Bu sadece bir geçiş aşamasıdır. Milliyet bir son değil, her zaman ancak bir başlangıç olabilir. Türkiye'de en tutarlı biçimde sergilenen milliyet düşüncesi, Doğuda yepyeni bir durum yaratmıştır. Bunun etkileri daha sonraki kuşaklarda görülecektir, mutlaka görülecektir. Bu doğrultuda gelecek birçok olanakları bağrında saklamaktadır. Böylesi olanaklardan birine Mustafa Kemal, hilâfet sorunuyla ilgili olarak verdiği demeçte değinmişti:
« 01 ... 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 ... 52 »