Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Avrupa ile Asya Arasındaki Adam: Gazi Mustafa Kemal – IV : 47


AVRUPA İLE ASYA ARASINDAKİ ADAM: GAZİ MUSTAFA KEMAL – IV

DAGOBERT VON MIKUSCH


bir büyük devletin dümen suyuna girdi, başlangıçtaki amacına aykırı olarak İngiltere'nin çıkarlarına hizmet etti.
Gecikmiş imzalanışıyla Saadabad Paktı, Avrupa'da 1935 yıllarında başlayan büyük değişikliklerin kendini gösterdiği zamanın ürünüdür. Almanya Versailles diktesinin ezici zincirlerinden kurtulmuş ve silahlanma hakkını kazanmıştı. Bundan birkaç ay sonra İtalya'nın Habeşistan seferi başladı. İngiltere bunu önlemek istedi ve Uluslar Birliği'ni harekete geçirdi.
Bu ilk Avrupa bunalımında Atatürk'ün tutumunu iki görüş belirledi. Birincisi İtalya'ya karşı doğal bir aykırı durumun bulunuşuydu. Çünkü Küçük Asya’nın hemen önünde yer alan Dodekanes adalarıyla (Oniki Adalar), üzerinde güçlü hava ve deniz üsleri bulunan, böylece Türkiye'ye çevrilmiş bir tabancayı andıran Rodos adası İtalya'nındı. Ayrıca İtalya Arnavutluk'a gittikçe daha çok yerleşmekte, böylece Balkanlar'da da etkinlik kazanmaktaydı. İtalya'nın Doğu Akdeniz bölgesinde daha fazla toprak kazanmasını Türkiye hoş karşılayamazdı. Öte yandan İngiltere o günlerde yine herkesten üstün, şimdiye kadar hiç yenilmemiş büyük güçtü. İtalya'da elbette haddini bildirdi ve sonra Londra'nın yardımıyla belki Oniki Adaları geri almak umudu da vardı.
Türkiye bundan dolayı Cenevre'de, İtalya'ya karşı alınan baskılı önlem kararına katıldı. Sonra da Londra'nın bir sorusu üzerine, bir İtalyan saldırısı durumunda İngiliz donanmasını desteklemeye hazır olduğunu bildirdi. Ne var ki böyle bir çatışma durumu ortaya çıkmadı. İngiltere sorunu büyütmeyi göze alamadı, İtalya'yla silahlı bir çatışmadan kaçındı ve böylece de sonunda Habeşistan'ın Roma İmparatorluğu'na katılmasına ses çıkarmamak zorunda kaldı.
İtalya'nın Afrika-Ön Asya gerilim bölgesinde yeni kazandığı güçlü durumun, Türkiye ile İngiltere arasında daha fazla bir yakınlaşma sonucunu doğurması doğaldı, özellikle Londra'nın şimdi pek istekli göründüğü bir yakınlaşma olmuştu bu. Fakat Atatürk kendisine böyle fazla istekli biçimde gösterilmiş yakınlıktan, ülkesinin çıkarı için ustalıkla yararlanmayı bildi. İngiliz yakınlaşmasını değerlendirmeyi ilkin Boğazlar sorununda başardı. 1923 yılında imzalanan Lausanne Barışı genç, milli Türk Cumhuriyeti'ne çetin mücadelelerden sonra bağımsızlık getirmişti, ancak yürek yakan bir kısıtlama da yanı sıra gelişti. İngiltere'nin ısrarıyla Avrupa ile Asya arasındaki bu önemli geçiş yolları, İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde egemenlik hakları Türkiye'den esirgenmişti. Boğazlar uluslararası bir kontrol altına alınmış, iki yakasındaki topraklar da yarayı kapatmanın artık zamanı geldiğini gördü. Zaten Lausanne Antlaşması'nı Boğazlar sorununun bir çözümü olarak görmediğini defalarca vurgulamıştı. Aynı şekilde askerden arındırılmış bir yer olan Ren bölgesine, 1936 Martında Alman ordusunun yeniden girmeye hak kazanması, kesin atılımını yapması için ona elverişli fırsatı verdi. Dışişleri bakanının aracılığıyla Atatürk, Türkiye'nin Boğazlar statüsünde bir düzeltme yapılmasını zorunlu gördüğünü duyurdu. Çanakkale Boğazı'ndan serbestçe geçilmesini, kendisi için hayati bir sorun sayan Rusya bu isteği hemen destekledi. İngiltere yan çizemedi, çünkü Akdeniz'de güç dengesinin değişmesi önlenemeyince, Türkiye onun emperyalistçe kuşatma oyununun satranç tahtasında, sonucu etkileyebilecek bir figür durumuna gelmişti.
Atatürk'ün istekleri kabul edildi ve İtalya-Habeşistan savaşının sona ermesinden kısa süre sonra, 1936 Haziran'ında, Montreux’de Boğazlar konferansı toplandı. Bir süre tartışıldı ve pazarlık edildi. Britanya hükümeti Karadeniz'in anahtarını büsbütün elden kaçırmak istemiyordu ve hiç değilse belirli ölçüde bir milletlerarası kontrolün Boğazlar'da devam etmesini sağlamaya çalıştı, fakat başaramadı. Sonunda 20 Temmuz'da, yeni Boğazlar antlaşması imzaladı. (Konferansa katılmayan İtalya Mayıs 1938'de bu antlaşmayı kabul etti) Türkiye o güne kadar askerden arındırılış durumdaki bölge üzerinde tam egemenlik hakkını kazandı, artık buraları tahkim edebilirdi. Barış zamanında Boğazlar'dan ticaret gemilerinin ve -belli koşullar altında- savaş gemilerinin geçmesi ilke olarak serbest bırakılmıştı. Aynı serbestlik bir savaş durumunda, eğer Türkiye savaşa katılmamışsa yine geçerliydi.
«   01   ...    37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52   »