Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Çankaya – I : 01


ÇANKAYA - I

FALİH RIFKI ATAY


Nurer Uğurlu başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.
Dizgi - Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti.
Ekim 1999

ÖNSÖZ

Atatürk devri üzerine hatıralarımı 1952'de “Dünya” gazetesinde yayınlamıştım. Bu eserin iki eksiği vardı: Biri Atatürk devrini bilenler için olmak, öteki de o günlerde sırasız sayılabilecek bazı olayları açıklamamak.
Şimdi bu iki eksiği tamamlayarak “Çankaya”yı yeniden yayınlıyorum.
Moda, 2 Mart 1968 Falih Rıfkı Atay
Birinci Baskının Önsözü
1946, hele 1950'den beri Atatürk devri, onun içinde şöyle böyle bulunmuş olanların veya kendilerini olduklarından başka türlü sandırmak hevesine kapılanların elinde sömürülüp durmuştur. Yayınlanan hatıraların çoğunda ölüler tanık, bir ağızla iki kulak arasında, hiç kimsenin duymadığı fısıldaşmalar belge diye kullanılmaktadır. Tarihçi ise, gazete okuyucuları kadar kolay avlanmaz. Tarihçi, bu hatıraların doğruları ile sahteleri ve zorlanmışları arasında yanılmaktan kendisini kurtarmasını bilir.
Gariptir ki görev ve sorum başında bulunanlardan belli başlı hiç kimse de hatıralarını yazmamıştır. Elimizde yalnız Atatürk'ün “Nutuk”u var.
Atatürk de, kızıp darılır, barışıp gene bozuşur, bazen huysuzluğu, bazen keyfi tutar, bir müddet herhangi bir dedikodunun etkisi altında haksızlığa kadar gider, sonra pişmanlık duyar, üstelik alayı, şakayı sever, fâniliği size bana benzer tabiî bir insandı. Şahıslar için bir “değişmez”, bir de “geçici” övgü ve yermeleri vardır. Hemen her akşam ve her yerde meclisli ömür sürdüğü için, yanında bir iki defa bulunanlar, çok defa, şahıslar veya olaylar üzerine bu “geçici” övgü veya yermelerini duymuşlardır. Herkes duyduğunu tarih belgesi olarak vermeğe kalkarsa, sanatını bilmeyen bir tarihçi bu aykırılaşmaların altında şüphesiz pek güçlük çeker. Atatürk'le devamlı birlikte bulunanlar da sevdikleri bir kimse için onun “geçici” övgüsünü, sevmedikleri için “geçici” yermesini öne sürmektedirler.
Belli başlı adlar söz konusu olduğu zaman, bu şahsiyetleri nasıl görevlendirdiğine bakınız. Gerçek hükümlerini ancak böyle kavrayabilirsiniz. Çünkü devlet ve halk işlerinde hiç laubaliliği yoktu.
Bir zamanlar akrabasından birini Nafia Vekilliğine tavsiye etmişti. Bir müddet sonra bir akşam:
- Ben de onu su mühendisi sanırdım. Meğer sudan bir mühendis imiş, demişti.
En yakın münasebette olduklarının bile devlet hizmetlerinden uzaklaştırılmasına hiç ses çıkarmamıştır.
Hatıralar okunurken öyle bir duyguya da düşülüyor ki meselâ Atatürk işlerin sırrını ya sofrasında yalnız kaldığımız zaman zaman bana, ya bir gezintide baş başa bulunduğunuz vakit size yahut aralarında bir üçüncüsü bulunmadığını görerek bir başkasına anlatmıştır.
Mavi boncuk kimdedir?
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   ...    62   »