Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Çankaya – I : 14
Tuhaf bir rastlamadır ki 27 Nisan 1909'da Sultan Hamid tahttan indirildiği vakit onu Selânik'e götüren muhafız bu Fethi olacaktı.
Sınıf arkadaşı ve eski Genelkurmay Başkanı Asım Gündüz bana:
- Mustafa Kemal okulda iken Fransızcasını ilerletmek için bir yabancı hanımdan ders alırdı. Sonra Paris'teki hürriyetçilerin gazeteleri ile Fransızca gazeteler getirir, kapalı gizli odada bizlere anlatırdı. Namık Kemal'in “Vaveylâ”sı ile “Hürriyet kasidesi”ni ben ondan dinlemiştim.
* * *
Genç Mustafa Kemal arkadaşları ile Beyoğlu eğlence yerlerine giderdi. İyi giyinmeyi ve yaşamayı severdi. İstanbul'a gelinceye kadar biradan başka içki kullanmamıştı. Bir gün arkadaşı Ali Fuad'la (Cebesoy) beraber Büyükada'ya gitmişler. Ne lokantada yiyip içecek, ne de otelde geceleyebilecek paraları yok. Ali Fuad bir şişe rakı, bir şişe bira, ekmek ve yemiş alıp çamlığa yürümüşler. Mustafa Kemal bir şişe birayı bitirince:
- Şimdi ne yapacağım? demiş.
İlk defa rakıyı o akşam denemiş. Başı bir hoş dönmüş. Güneş batmak üzere; sigara paketinin altına resimler çizmiş, sonra:
- Fuad, demiş, ne iyi içki imiş bu… İnsanın şair de olası geliyor.
Bu ağır ve sert içki bir daha yakasını bırakmamıştı.
Çocukluğunu ve gençliğini yakından bilen Kılıçoğlu Hakkı bana yazdığı mektupta der ki: “Ailece pek yakındık. Zübeyde Mollayı ikinci defa kocaya veren benim büyük kaynatam Şeyh Rıfat Efendidir. Mustafa Kemal tatillerde Selânik'te sılaya geldiği vakit büyük kaynatamın tekkesine gelir, ayin günlerinde dervişler halkasına katılarak, huuu huuu diye kan ter içinde kalıncaya kadar döner dururmuş.”
Bunu öğrenmenin büyük faydası vardır. Mustafa Kemal yalnız Rumeli folklor türkülerini mat sesi ile güzel ve tatlı söylemekle kalmaz, klâsik alaturka musiki makamlarını da bilirdi. Kafaca Batı musikisine inanmış, zevkçe alaturkaya bağlı kalmıştı. Devrimciliği yıllarında her işte olduğu gibi zevkince değil, kafasınca giderek, millî eğitimde yalnız Batı musikisi öğretimi yaptırmıştır.
Gene bu tatil gidişlerinde Selânik'te vals etmeği de öğrenmişti. “Bir kurmay dans etmesini bilmelidir” derdi.
Edebiyat ve şiirde ilk örneği Ömer Naci olduğu için dili Namık Kemal okulu idi. Koyu Osmanlıca idi. Okulda hapse atıldığı vakit söylediği bir gazel vardı ki Çankaya'nın ilk yıllarında kendi ağzından dinlemiştim. En son mısraının bir parçası hatırımda kalmıştır: “… ecel olsa da halâs etse beni.”
Harp Akademisinde iken gelecek Mustafa Kemal'i bir Osmanlı paşası kâhince haber vermiştir. Ali Fuad'ın babası İsmail Fazıl Paşa idi. Onun Boğaziçi'ndeki yalısında gece yatısına giderdi. Sonradan Viyana'da büyükelçilik eden, üç dört dil bilen, çok okumuş Ali Nizami Paşa bu delikanlının arkadaşı tarafından pek övüldüğünü duymuş, bir gün de kendisi onunla uzun boylu konuşma fırsatı bulmuştu. Ali Fuad'ın anlattığına göre Ali Nizami Paşa, Mustafa Kemal'e der ki:
- Mustafa Kemal Efendi oğlum, seni övenlerin yanılmadıklarını anlıyorum. Sen bizim gibi yalnız normal subaylık hayatına atılmayacaksın. Memleket kaderi üzerine tesirli olacaksın. Sözlerimi iltifat olarak alma. Sende memleket başlarına gelen büyük adamların daha gençliklerinde gösterdikleri müstesna kabiliyet ve zekâ alâmetlerini görüyorum. İnşallah yanılmamış olurum.
« 01 ... 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 ... 62 »