Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Çankaya – I : 19
İşte bu şartlar içinde Edirne subaylar kadrosuna girmiş, yedinci ve sekizinci alayların müşterek hayatlarına katılmıştım. Manevî huzurunu kaybeden yaşlı bir mektepliler kadrosu içinde, nispeten çok genç ve tecrübesiz, erkân-ı harp mesleğinin imtiyazı olarak da çok erken yüzbaşı olmuş bir subay olduğumdan, vaziyetim pek nazik idi.“
Genç erkân-ı harp yüzbaşısı İsmet Bey için de en önemli mesele, bölük subaylığı yapmak, kültür ve insan vasıfları bakımından itibar temin etmekti. Onun gayretleri ile bütün topçu fırkasında yeni bir talim terbiye anlayışı yayıldı. Genç subayların ısrarı ile bütün topçu fırkasına İsmet Bey'i tabiye öğretmeni seçtiler. Konferanslar verir, meseleler hallettirirdi. İsmet Bey 1907'de artık genç, tecrübesiz ve kıskanılan bir erkân-ı harp yüzbaşısı değil, arkadaşlarının bütün işlerini ve dertlerini bilen, ilerlemelerine yardım eden, faydalı bir kimsedir.
“Gece gündüz kışlada kaldığımızdan ordu dışındaki sivil hayat ile temasımız pek azdı. Bununla beraber genç memurlarla, mülkiye mektebi mezunları ile her meslekte ve her yaşta vatanseverlerle nadir de olsa buluşurduk. Umumî çöküntünün ıstırabı 'sârî ve müstevli' bir hâlde idi. Genç mülkiyeliler bizimle aynı kaygıları paylaşıyorlardı. 1907 nihayetine doğru memleket endişesi yeni bir istikamette belirmeğe başlamıştı: Bu istikamet, kurtuluş ihtiyacı idi. Çare de Kanun-ı Esasi'nin tatbik edilmesi idi. Bunlar, gizli gizli, fakat her yerde, her toplantıda konuşuluyordu. Bu sırada üçüncü ordu bölgesinde yabancı müfettişlerle beraber Hüseyin Hilmi Paşa hususî bir idare kurmuştu. Makedonya'da ve bütün Batı Rumeli'de Bulgar, Yunan ve Sırp çeteleri, orduyu geceli gündüzlü daimî bir jandarma takip vazifesi ile uğraştırıyordu. Memleketin bu kısmında aynı dertler ve ıstıraplar, süratle, bir siyasî toplanış ve toparlanış niteliğini alıyordu. Nihayet aynı ihtiyacı Edirne'de de duyduk.”
* * *
Mustafa Kemal Şam'a 5 Şubat 1905'te tayin edilmişti. Hemen gitmeli idi. Deniz yolu ile Beyrut'a varınca arkadaşları ile buluştu. Beyrut, İstanbul gibi, İzmir ve Selânik gibi, Hristiyan ve yabancılı olduğu için yaşanabilecek dört Osmanlı şehrinden biri idi. Tanzimat'tan beri Hristiyanlar şeriatçı idare baskısından kurtulduklarından tam batıkâri ömür sürüyorlardı.
Şam'da otuzuncu süvari alayına verilen Mustafa Kemal görevinde ve hizmetlerinde rahattı. Daima güzel giyindiği üniforması içinde gururlu ve şerefli idi. Askerine örnek bir eğitim veriyordu. Ancak Şam taassubun hükmü altındaki bütün Şark şehirleri gibi, bir hayat zindanıdır. İnsan işinden çıkınca, birkaç kişi ile buluşup içmekten başka bir şey yapamaz. Mustafa Kemal de askerliğini kıtasında bırakıp evine doğru yola çıkınca, akşam ezanı ile beraber sönen, tünenmiş kümesler hüznü bağlayan şehir, ışıksız, sessiz, gurbetin bütün acılarını duyuran bir hapise dönmüştür. Bu ölü toplumu dürtmek, sarsmak, parçalamak, evleri boşaltmak, sokakları şarkılar, gülüşler ve şenlikler içine boğmak ister. Kalebent toplumun zindanından omuzları üstüne çöken baskıdan silinmek ister.
Bir akşam yine evine dönüyordu. Bir sokaktan geçerken kulağına mızıka sesi geldi. Ses gelen tarafa doğru yürüdü. Bu, pencereleri kâğıtla kapanmış bir kahve idi. Kapısını hafifçe araladı. Hicaz demiryolunda çalışan İtalyan işçileri, karıları ve kızları ile mandolin çalıyorlar, türkü söylüyorlar, şarap içiyorlar ve oynuyorlardı. Hepsi işçi kılığında idiler. Derin bir iç çekişi ile baktı. Hayat, bu kâğıtla örtülü pencerelerin arkasında, lâmba isi ve tütün dumanı arasından güç seçilen bu insanların neşesinde idi. Hemen girip içlerine katılacaktı ama bir esvabına bir kalabalığa baktı, yapamadı, ertesi günü bir işçi esvabı satın alarak ara sıra bu kahveye gelmeyi, onların eğlence ve şarkılarından canlanmayı âdet etti.
Mustafa Kemal'e göre de her şey hürriyete kavuşmaya bağlı idi. Askerlik görevini yapmakla beraber bir yandan da siyasi çalışmalara ve telkinlere başlamıştır.
Bir gün üç subay Hamidiye çarşısına gitmişlerdi. İçine ancak iki üç kişi sığabilecek bir dükkânın önüne geldiler. Üç subaydan biri Mustafa Kemal, biri de Havran hareketlerini idare eden komutan…
« 01 ... 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 ... 62 »