Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Çankaya – I : 33
- Çocuklar, dedi, nerede ise şafak sökecek. Yıllarca bu vatanın ufuklarında parlak bir güneşin doğmasını bekledim. Bakalım bu sabaha…
Güneş doğdu. Fakat geceden kalma bulutlar pırıltısını gölgeliyordu. Mustafa Kemal:
- Hayır, hayır! Beklediğim bu kara bulutlarla örtülü güneş değildir. Ben bulutsuz, gölgesiz bir güneşin doğmasını bekliyorum ve bekleyeceğim.
Selânik'te bulunan bütün garnizon birlikleri alayın tatbikatına kendiliklerinden katılmakta idiler. Verdiği konferanslara başka subaylar da geliyordu. Âdeta bütün subaylar onun çevresinde ve çekiciliği altında idi. Bu durumdan hoşlanmayan üçüncü ordu müfettişi kendisini Selânik'ten uzaklaştırmak için İstanbul'da Genelkurmay Başkanlığı Dairesine tayin ettirmiştir (13 Eylül 1911).
Fakat İtalyanlar 27 Eylül 1911'de Libya'ya saldırdıklarında Mustafa Kemal İstanbul'a değil, Afrika'ya gidecekti.
***
Balkan Savaşında donanmamız yenildiği vakit başında bulunduğu Hamidiye kruvazörü ile denize açılarak Yunan kıyılarını döven, bir hayli zaman yakalanmaksızın Akdeniz doğusunu korkusu altında tutan Rauf (Orbay) ki Birinci Dünya Savaşından sonra İzzet Paşa kabinesinde Bahriye Nazırı olmuş, Mondros Mütarekesi heyetine başkanlık, daha sonra Ankara'da Mustafa Kemal'e başbakanlık etmiştir, saltanat rejimine bağlı ve gelenekçi olduğundan Cumhuriyet devrinde Atatürk'ten ayrılmış ve onunla dargın olarak ölmüştür, kültürü kıt, dünya görüşü dar, fakat namuslu bir adamdı. Nitekim Atatürk öldükten yıllarca sonra Kuvay-ı Milliye devrinin Kâzım Karabekir, Refet Bele ve Ali Fuad (Cebesoy) gibi “büyük” tanınmışları ile bir toplantıda:
- Hiçbirimiz olmasaydık Kurtuluş Savaşını Atatürk gene başarırdı. Ama o olmasaydı hiçbirimiz onun yaptığını yapamazdık, demek dürüstlüğünü göstermiştir. Mustafa Kemal'in Libya sergüzeşti üzerine onun hatıralarında aydınlatıcı bilgiler vardır.
Rauf Orbay, Mustafa Kemal'i kendisinin de gönüllü olarak katıldığı Hareket Ordusu İstanbul kapılarına geldiği vakit Mahmut Şevket Paşa karargâhında tanımıştı. Mustafa Kemal, 31 Martta birinci ordu ayaklanması sebeplerini şöyle anlatmıştı:
- İttihat - ve - Terakki reisleri hükûmet kuvvetini meşruluk prensiplerine aykırı olarak, şahıslarında toplamışlar ve serbest seçimle gelen bir millet meclisi yerine asker kuvvetine dayanarak zor ve şiddet kullanmışlardır. Bu fikrimi İttihatçı arkadaşlarıma söyledim, durdum, fakat anlatamadım.
Biraz sonra Harp Divanı'nda görev alan Rauf Bey yargılama sırasında Mustafa Kemal'e hak verdiğini ve artık İttihatçı şahsiyetlere eski yakınlığını kaybettiğini de söyler.
Hatıralarını anlattığı sırada ben Atatürk'e sormuştum:
- Afrika'ya gidip İtalyanlarla dövüşmek faydasızdı. Bir başarı umuyor mu idiniz?
- Hayır… Fakat Enver ve arkadaşları gideceklerdi. Halk gitmeyenleri vatanseverlik görevini yapmamış sayacaktı. Sizin kahramanlığınız lâfta, diyecek olanlar da çoktu.
Selânik'te sefere hazırlandığı sırasında arkadaşlarına:
- Trablus dönüşünde gene buralara gelebilecek miyim? Selânik'i Türk elinde görebilecek miyim? diye hayıflanıyordu.
« 01 ... 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 ... 62 »