Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Çankaya – II : 18


ÇANKAYA - II

FALİH RIFKI ATAY


birçok Türk başarıları, birçok da Türk felâketleri vardır. Başarıları birtakım yabancı kavimleri Türk egemenliği altına alınmasından, felâketleri ise bu kavimlerin o egemenlikten yakalarını kurtarmalarından ibarettir. Ne Avrupa, ne Asya, ne de Afrika'da hiçbir zaman, Türk egemenliği altına giren bir memleketin maddî refahı ve medenî düzeyi düşmediği olmamıştır. Sonra bir memleket üzerinden Türk egemenliği kalkınca o memleketin maddî refahı ve medenî düzeyi yükselmediğini gösterir hiçbir misal de yoktur. Türk savaşta kazandığını barışta feyizlendirecek yeterliği göstermemiştir.“
Folklor tipi şiirlerini o kadar sevdiğimiz ve fıkraları ile o kadar eğlendiğimiz, tam “millî” tipte Rıza Tevfik ki Maarif Nazırı ve delege olarak Paris'te gitmişti, antlaşmayı pek ağır bulup bir defa da padişaha ve onun vezirler meclisine (1) danışmak kararı veren heyete kızmış ve gazetecilere şöyle demişti:
- Clemenceau bizi bir hayli iyi haşladı. İler tutar yerimizi bırakmadı. Yerden göğe hakkı vardı ya hoca adamın. Fakat bizimkiler meram anlayacak takımdan mı? Elimize verilen sulh muamelesini hemen oracıkta imza edip işin içinden çıkacağımız yerde bir şey yapmadan dönüyoruz. Neymiş? Bir daha padişaha arz etmek lâzımmış. Yahut da nazırlar meclisinde görüşülmesi gerekirmiş. Bu da yetmiyormuş gibi sadrazam paşa, Allah selâmet versin, bir de Âyan Meclisi'nin fikrini almağa mecburuz, demesin mi? Clemenceau'yu da beni de hafakanlar boğuyordu…
***
İngilizlere göre, padişah onlarla, Bab-ı âli onlarla, ordu dağıtılmış, Enverci ordu ve kolordu kumandanları ayıklanmıştır. Belli başlı İttihatçılar tutulmuş ve hapse atılmıştır.
Türkiye'de her şey yapılabilir.
Trakya Yunanistan'a, Doğu genişleyecek olan Ermenistan'a, İzmir ve Hinterlandı Yunanistan ve İtalya'ya, Kilikya Fransızlara verilmek korkusu içindedir. Hürriyet - ve - İtilâf Partisi büyük devletler ne yaparlarsa hepsini haklı bir ceza gibi görmektedir. Her vatansever İttihatçı, her İttihatçı da Ermeni öldürmek ve Türkiye'yi savaşa sokmak suçlusu. Nereden bir protesto sesi gelirse ona hemen İttihatçılık damgası vurulur. Bununla beraber bazılarının merkezi İstanbul'da da olsa Doğu, Güney, Ege ve Trakya'nın haklarını korumak için millî dernekler kurulmuştur. Bunlar dağınıktır. Her biri kendi bölgesinin kaygısında. Yaptıkları da o bölgelerde Türklerin çoğunlukta olduğu gösterici istatistikler toplamak ve yayınlarda bulunmak. Doğunun batı ile kuzeyin güneyle ilgisi yok. Çünkü “baş” yok. “Toplayıcı”, “birleştirici” yok. Vali, kaymakam, jandarma, polis, asker İstanbul'a bağlı. Hükûmet boyun eğicilerin elinde. Ama yurtta:
- Hayır… sesleri var. Hele Ermeniye, Ruma köle olmak bu Türklüğü çıldırtıcı bir şey… Ne yapmalı?..
Evet, ne yapmalı? Daha Mondros Mütarekesi imzalanır imzalanmaz Adana'ya gidip bu suali Yıldırım Orduları Kumandanı Mustafa Kemal'e soralım: Mustafa Kemal diyor ki: “Kumandasını üzerime aldığım kuvvetler şunlardı: Birinci ordu, karargâhı Adana. Yedinci ordu. Hicaz kuvvetleri ve Maan'da bazı birlikler… Şu tedbirleri düşünüyorum: Doğrudan doğruya elim altında bulunan kuvvetleri geçirdikleri felâketlere rağmen gene gerçek kuvvetler hâline getirmek, düzenlemek, ayıklamak, güçlendirmek! Hicaz ve Maan'da bulunanları hiç hesaba katmıyordum. Onların esir düşmeğe mahkûm olduklarını daha iki yıl önce Enver ve Cemal paşalara söylemiştim. Musul yakınlarındaki altıncı orduyu faydalanılabilir bir hâlde görmek isterdim. Bu maksatla ordunun kumandanı ile doğrudan doğruya haberleşmeğe giriştim. İstanbul ve Çanakkale çevresindeki kuvvetlere umut bağlamıyordum. Doğuda Azerbaycan ve İran'da bulunan ordularla hiçbir temas ve ilişkim yoktu. Aden kapısını zorlayan Sait Paşa tümeninin varlığını hatıra bile getirmiyordum. Fakat her şeyden önce elim altında bulunan iki orduyu istediğim gibi kuvvetlendirmek, bütün felâketlere rağmen Türk sesini duyurabilmek için lâzımdı. Bu yolda işe «   01   ...    08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   ...    71   »