Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Çankaya – II : 20


ÇANKAYA - II

FALİH RIFKI ATAY


5.11.1918 tarihli bu telgrafın sonu şu cümle ile bitmektedir: “Pek ciddî ve samimî olarak arz ederim ki mütareke şartları arasında anlaşmazlıkları giderecek tedbirler alınmadıkça orduları terhis edecek ve İngilizlerin her dediğine boyun eğecek olursak, İngiliz ihtiraslarının önüne geçmeğe imkân kalmayacaktır.”
Bab-ı âli ruhu ve kafası ile Kuvay-ı Milliye kafası arasındaki derin ayrılığı belirten ilk tarihî belge budur, sanıyoruz. Mustafa Kemal, sonradan, son cümlenin yanını pek kalın bir mavi çizgi ile çevirmiştir.
Sadrazamın konağından Adana'ya 5.11.1918'de şu telgraf gelir: “Mütareke şartlarına göre gerçi İngilizlerin İskenderun'u işgal etmeğe hakları yoksa da Halep çevresindeki ordularını beslemek için İskenderun'dan faydalanmak istemeleri de haklı bir istek mahiyetindedir. Mütarekenamedeki bir hayli maddeleri tadil ederek, vaktin darlığından dolayı bize yalnız 'şifahen (ağızdan) izahat ve teminat' veren İngiliz delegesinin bu 'centilmenliğine karşı' bir karşılık olmak ve 'Yunanistan'ın faaliyet sahasına çıkarılmamasını' temin etmek üzere İskenderun limanından İngilizlerin erzak ve saire taşımak için istifade etmelerine ve İskenderun-Halep yolunu tamir edebilmelerine müsaade etmekte bir mahzur görmüyorum. Bununla İskenderun liman ve şehrini terk etmiş olmuyoruz. Askerî ve mülkî hükûmetimiz yine yerli yerinde kalacaktır. Keyfiyeti kendi tarafınızdan İngiliz Suriye ordusu kumandanlığına bildiriniz.”
Bu emri Mustafa Kemal'in aklı almaz. Hemen cevap verir: “Halep çevresindeki ordularını beslemek için İngilizlerin İskenderun'dan istifade etmek istemeleri haklı değildir. İngilizlerin eline geçen Halep şehrinde milyonlarca erzak olduktan başka, mütarekenin 21 inci maddesine göre Halep'te İngiliz ordusuna beslemece yardım etmek lâzım gelirse, pek çok erzak bulunan Kilis ve Antep taraflarından kendilerine istedikleri satılabilir. Sizi temin ederim ki maksat Halep'teki İngiliz ordusunu beslemek değil, İskenderun'u işgal etmek ve İskenderun-Kırıkhan-Katma yolu ile hareket ederek yedinci ordunun ricat hattını kesmek ve bu orduyu, Musul'da altıncı orduya yaptıkları gibi, teslim olmaktan çekinemez bir vaziyete sokmaktır. İngilizlerin Ermeni çetelerini bugün İslâhiye'de harekete geçirmiş olmaları da bu zannın yanlış olmadığını gösterir. İngiliz delegesinin centilmenliğini ve buna karşılık göstermeği 'idrak ve takdir nezaketinden mahrum' bulunduğumu arz ederim. Yunanistan'ın faaliyet sahasına çıkarılmaması ile İngilizlerin İskenderun-Halep yolunda yerleşmelerindeki mantıkî münasebeti anlayamadığım gibi bu hususta müsamahayı da pek mahzurlu görüyorum. Onun için meseleyi sizin tarafınızdan İngiliz Suriye ordusu kumandanına bildirmekte mazurum. İskenderun'a her ne sebep ve bahane ile asker çıkarmağa teşebbüs edecek İngilizlere ateşle karşı konulmasını ve yedinci orduyu da, bugün bulunan hatta pek zayıf ileri karakol tertibatı bırakarak kuvvetlerini, Katma-İslâhiye istikametinde hareket ettirip Kilikya sınırları içerisine geçirmesini emrettim.
“İngilizlerin aldatıcı muamele, teklif ve hareketlerini İngilizlerden fazla haklı ve nazik ve buna karşılık gösterecek emirleri tatbik etmeğe yaradılışım müsait olmadığından, hâlbuki Başkomutanlık Erkân-ı Harbiyesinin içtihadına uymadığım takdirde birçok ithamlar altında kalmaklığım tabiî bulunduğundan kumandayı hemen teslim etmek üzere yerime tayin buyuracağınız zatın sür'atle gönderilmesini rica ederim.”
Bu telgrafın üstünde “aceledir” ve “tehir eden idam olunur” işaretleri vardır.
İngilizlere ateşle karşı koymak? Sadrazam ve Başkumandanlık Erkân-ı Harbiye Reisinin ve hükûmetinin aklı başından gider. 6.11.1918'de Grup Kumandanlığına bir telgraf gelir. Bunda silâh kullanma emrinin hemen geri alınması, mütarekenamenin tatbikinde zorluklar çıktığı, fakat bu zorlukları kabul ettiren şeyin gaflet değil, “kat'î mağlubiyetimiz” olduğu bildirilmekte ve siyasî teşebbüslerde bulunulduğu da ilâve edilmektedir. Telgrafta, “grubun kaldırılması, karargâha Dördüncü Ordu Karargâhı unvanı verilmesi muvafık görüldüğü, fakat vazife başında bulunanların bundan kaçınmayacaklarına güvenildiği” de bildirilmektedir.
«   01   ...    10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   ...    71   »