Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Çankaya – II : 22
vücuda getirir. Vatanın akıbeti ile endişeli olmaktan mütevellit ve samimî olduğuna şüphe edilmemek lâzım gelen işbu mütalâalarımın münakaşa mahiyetinde telâkki edilmemesini rica ederim. Bilhassa sizce yakından malûm olmuştur ki, âcizleri her ne hâl ve her ne vasıfta bulunursam bulunayım doğru olduğuna kani bulduğum ve icap edenlere bildirilmesini memleket selâmeti icabı saydığım içtihatlarıma bağlı kalmaktan nefsimi menetmeğe muktedir değilim.“
***
Mustafa Kemal ondan sonra İstanbul'a gelecek, Anadolu'da İstiklâl Mücadelesine başlamak fırsatını bekleyecektir. Mütarekenin o ilk günlerinde olduğu gibi, kendisine hâkim olan başlıca fikir elde kalan silâhları ve kuvvetleri mümkün olduğu kadar içeriye alarak saklamak ve ilk ayaklanmada kullanmaktır. Bütün komutan arkadaşlarına bunu tavsiye eder. Mustafa Kemal'e göre İngiliz adaları halkı yeni bir harbe tutuşmağı istemez. İngilizlerin esas menfaatlerine dokunulmadıkça, Anadolu'da bir mukavemet hareketine girişilebilir. Mustafa Kemal bunu Hürriyet ve İtilâf hükûmetlerine de telkin etmiştir. Onlar sadece gülmüşlerdir.
Görülüyor ki o daha ilk günden bir “dayatmacı” idi. Yukarıdaki tartışmalara özel önem verdiğim için bu hatıralar içine katmış değilim. Fakat umutsuzlar ve bitkinler ruhu ile vatan için ve şeref için en kötü şartlar içinde dahi daima yapacak bir şey olduğu düşünüşünden ve duyuşundan ayrılmayan dayatışçılar ruhu arasındaki farkı göstermek istedim.
Eğer bu dayatışçılık ruhu olmasaydı Fransızlar güney vilâyetlerimize yürüdükleri zaman, kendiliğinden karşı koyucu halk hareketleri olabilir miydi? Yunan istilâsına karşı da, hiçbir komutasız, önceden ve arkadan tertipsiz, ayaklanmalar olur mu idi?
İzzet Paşa istifa edeceği zaman Mustafa Kemal'in İstanbul'da bulunması doğru olacağını kendisine yazar. O da İstanbul'da krizli günler geçirildiğini anlayarak, komuta ettiği grup da kaldırılmış olduğu için, İstanbul'a hareket etti. 19 Kasım 1918'de İstanbul'dadır. 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basacaktır. Aradaki altı ayı İstanbul'da nasıl geçirmiş olduğunu bana anlatmıştı. Kurtuluş tarihimizde bu altı ayın büyük önemi vardır.
Mustafa Kemal'in harbe girilmesine karşı olduğu, Enver'le ve İttihatçılarla durmadan savaştığı bilindiği için, ne henüz iktidarı almamakla beraber asıl gücü ellerinde tutan Hürriyet - ve - İtilâfçıların, ne de İngilizlerin ondan bir şüpheleri yoktu. Tam fırsat gelmedikçe sırlarını tutmayı ve sabırlı olmayı bilen de bir adamdı.
İstanbul'da önce İzzet Paşa'nın kaldığı sadrazam konağına gitti. Kendinden dinlediğine göre çekilmenin sebebi bir haysiyet meselesi idi. Mustafa Kemal bunu doğru bulmadığı, yeni sadrazam Tevfik Paşa'nın hükûmet kurmasını önlemek ve İzzet Paşa'nın tekrar iktidara gelmesini sağlamak için çalışmanın doğru olacağı fikrinde olduğunu bildirdi. Bu fikrini kabul ettirmiş, hatta yeni bir nazırlar listesi de hazırlanmıştır. Hemen Meclis üyeleri ile buluşma ve görüşmeler yaptı. Harpten kalma Meclis henüz dağılmış değildi. Tevfik Paşa'ya güvenoyu verileceği gün sivil esvapla Meclise gitti. Birtakım milletvekilleri düşünüyorlardı ki eğer güvensizlik oyu verirlerse Meclis dağıtılabilir. Fakat güvenoyu vermekle vakit kazanılıp belki faydalı işler de yapılabilir. Hâlbuki Meclis zati dağıtılacaktı. Dağıtacak olan da Tevfik Paşa idi. Ama Meclisi dağıtabilmek için önce ondan güvenoyu almalı idi. Ayaküstü bir sürü tartışmalardan sonra önemli sayıda milletvekilleri bir salonda toplandılar ve Mustafa Kemal'i de çağırdılar, Mustafa Kemal aydınlatıcı açıklamalar yaptıktan sonra güvensizlik oyu verilmesini tavsiye etti. Hazır bulunanlar teklifini kabul ettiler ve dinleyiciler locasında oyların sayılmasını beklerken, Tevfik Paşa'nın çoğunlukla güvenoyu aldığını öğrenerek şaştı, kaldı.
Evine döner dönmez saraya telefon ederek padişahtan bir görüşme izni istenmesini söyledi. Maksadı kendisi ile açık görüşmek ve en iyi tedbirleri almasına yardım etmekti. Padişah cuma selâmlığına
« 01 ... 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 ... 71 »