Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Çankaya – II : 23


ÇANKAYA - II

FALİH RIFKI ATAY


gelmesi ve kendisi ile orada görüşeceği cevabını verdi. Hemen konuşmak mümkün olmamıştı. Cuma günü namazdan sonra Vahidüddin, Mustafa Kemal'i yanına aldı. Hayli uzun görüştüler. Fakat Mustafa Kemal istediklerini söylemeye fırsat bulamadı. Tam bir önsöz yaparken padişah konuşmayı keserek:
- Ordunun komutan ve subaylarının seni çok sevdiklerinden eminim. Bana teminat verir misiniz ki onlardan bana bir zarar gelmeyecektir?
- Ordu tarafından aleyhte harekete ait duyduklarınız var mı, efendim?
Padişah gözlerini kapadı, olumlu olumsuz bir şey demedi, Mustafa Kemal cevap verdi:
- Gerçi ben İstanbul'a geleli ancak birkaç gün oldu. Buradaki hâli yakından bilmiyorum. Fakat ordu komutan ve subaylarının zat-ı şahanenize karşı bulunması için hiçbir sebep olabileceğini sanmıyorum. Onun için temin ederim ki hiçbir fenalık beklemeyiniz.
- Yalnız bugünden bahsetmiyorum. Bugünden ve yarından!
Padişah bir karar vermiş olmalı idi. Ayağa kalktı ve şu sözlerle buluşmaya son verdi:
- Siz akıllı bir komutansınız. Arkadaşlarınızı tenvir (aydınlatmak) ve teskin (yatıştırmak) edeceğinizden eminim.
Çok umutsuzca, fakat üzüntüsünün sebebini pek de anlayamayarak yanımdan çıktı.
İki gün sonra Meclis dağıtılmıştı. “Şişli'deki evimde vaziyeti düşünüyordum. İstanbul sokakları İtilâf askerlerinin süngülü askerleri ile dolu idi. Boğaziçi, topraklarını sağa sola çeviren düşman harp gemileri ile mavi suları görünmeyecek kadar örtülmüştü. Herkes ancak gündelik ihtiyaçları için evlerinden çıkıyor, yollarda hatır ve hayale gelmeyen hakaretlere uğramamak için caddelerin duvar diplerinden büzülerek, eğilerek ve korkarak gelip gidiyordu. Her türlü ihtiyatlara rağmen her türlü saldırış ve sataşma sahneleri gene eksik değildi. Koskoca İstanbul ve yüz binlerce halkın sesleri kısılmış bir hâldeydi. Çok şaşılacak şeydir ki ayaklar altında çiğnenen bu şehirde hâlâ bir saltanat, bir hükûmet, bir varlık bulunduğunu sananlar vardır.”
Bir gün anasının Akaretler'deki evinde iken kapıyı İtalyan askerlerinin zorladığını haber verdiler. Arama yapacaklardı. Aşağı indi, kendisinin kim olduğunu söyleyerek, yukarı çıkmamalarını istedi. Mustafa Kemal'in pek sinirli olduğunu gören subay:
- Biz böyle emraldık, dedi.
- Size bu emri veren kimdir?
- Kumandanımız!
- Kumandanınızdan size emir almaya çalışırım. O zamana kadar siz olduğunuz yerde kalınız.
Subay nazik davrandı. Evde telefon olmadığı için bir köşe yukarda oturan bir general arkadaşının apartmanına koştu. İtalyan temsilciliğini aradı, başına geleni anlattı, bir müddet sonra kendisine “Affedersiniz, bir yanlışlık olmalı… askerlerin başındaki subayı çağırırsanız emir verilecektir” dediler. Subay geldi, konuştular ve evi zorlamaktan vazgeçtiler. Ertesi günü de Şişli bölge komutanından, bu eve kimse dokunamaz, diye yazılı bir kâğıt getirdiler. Birkaç gün sonra İtalyan olmayan bir asker takımı gene eve geldi. Mustafa Kemal yoktu. Kendilerine kâğıdı gösterdiler. Askerlerin başındaki subay ki İngilizdi, İtalyan belgesini yırttı ve bütün evi aradı.
***
«   01   ...    13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   ...    71   »