Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Çankaya – II : 62


ÇANKAYA - II

FALİH RIFKI ATAY


Tolçalı Süleyman eski bir İttihatçı idi. Kendisini ben de tanırdım. Gidip gördüm. Cumartesi günü Üsküdar'da bir adrese gidecek, teşkilât adamlarıyla buluşacaktım. Tolçalı Süleyman kendilerine hemen haber verecekti. Onlar beni de bir kafileye katarak kaçıracaklardı.
Nikâhlanmak üzere olduğumdan, kendi kendime, daha öteki cumartesiye kalmanın bir sakıncası olmayacağına karar verdim. Önümüzdeki cumartesinin son fırsat olduğunu nereden keşfedebilirdim? Meğer o hafta İngilizler teşkilâtın bulunduğu yeri haber almışlar, basmışlar ve yol kapanmış.
Fakat ben de iyi ki tutulmuş ve hapsedilmiştim. Neden sonra teşkilâtta bulunan arkadaşlardan biri demişti ki:
- İhtilâl zamanıdır bu… Herkes herkesten şüphe eder. Biz de haber verdikleri hâlde senin gelmediğini, İngilizler tam o gün baskın yapıp yolu kapayınca, doğrusu, kendini kurtarmak için bizi ele verdin, diye vehimlenmiştik. Yakalandığını duyunca ferahladık.
Geceyi Büyükada'da geçiren Yakup Kadri ile beraber sabah vapuruna yetişmek üzere iskeleye iniyorduk. Karakolun önünde iki kişinin ceketlerini telâşla arkalarına geçirerek peşimize düşmelerinden biraz huylandım. Bunlar beni takip etmek üzere bir akşam önce adaya gönderilmişler. Köprüye çıktık, yürüye yürüye Bab-ı âli yokuşunu tırmandık, Yakup kapı komşumuz “İkdam” gazetesine girdi, ben de “Akşam”ın üst katındaki odama çıktım.
Aradan pek az geçti, hademe polis müdürlüğünden bir sivil memurun beni aradığını haber verdi. Odama almasını söyledim. Geldi:
- Sizi polis müdürlüğünden istiyorlar, dedi.
O vakit polis müdürü “Arnavut” diye lakaplanan meşhur Tahsin'di. Yanına bile çıkarmadılar. “Merkez Kumandanlığına gideceksiniz” dediler. İkileşen sivil polisle beraber bir atlı arabaya bindik. Beyazıt'ta, Harbiye Nezareti giriş köşklerinin sağındaki Merkez Kumandanına gittim.
Sofada ilk karşıladığım subay, o vakitler Merkez Komutanı Emin Paşa'nın muavinliğini yapan Müfit Özdeş (Sonradan Kırşehir mebusu) idi. Müfit Bey'i biz Türkçü bilirdik. Yanıma sokularak:
- Sorma Falih, dedi, seni tutacaklarını dün geç vakit öğrendim. Fakat bir yolunu bulup haber yollayamadım.
Büyükçe bir odada bir köşeye iliştim. Galiba bekleme salonu idi. Bir aralık Kiraz Hamdi Paşa içeri girdi, oturdu, ağız yoklama kabilinden benimle konuştu. Biraz geçince tutulmuş olduğumu öğrendim. İttihatçıların emekliye ayırdığı, İtilâfçıların yeniden hizmete aldığı yaşlıca bir subay:
- Buyurun gideceğiz, dedi.
- Nereye?
- Önce İstanbul'daki evinize…
Ellerime kelepçe takmak istediler. Kelepçelenecek kadar ağır bir suçum olabilir miydi? Ben nihayet “Akşam” gazetesinde yazdıklarım hoşa gitmediği için yakalanmamış mıydım? İlk defa isyan ettim. Bir hayli tartışma üzerine, bileklerime kelepçe takmaktan vazgeçtiler. Yine bir atlı arabaya binmiştik. Harbiye Nezareti dış kapısından çıkınca yanımdaki subay:
- Benim oğlumun arkadaşısınız… dedi, sizinle mahsus ben gelmek istedim. Evinizde evrak aranacaktır. Ben sizi bir müddet yalnız bırakacağım. Odanızda şüpheli bir şeyler varsa, saklayınız, dedi.
«   01   ...    52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71   »