Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Cuma Kitapları » Türk Hümanizmi - III : 03


TÜRK HÜMANİZMİ - III

PROF. DR. SUAT SİNANOĞLU


Şu halde insanların kıvanç vesilesi olan bütün bu deneyimin ve ilerlemenin insanın doğal yeteneklerini kuramsal bilince çevirmekten başka bir şey başarmadığını savunabiliriz. Esasen o yetenekleri çeşitli insanlar ve çeşitli toplumlar, değişik zamanlarda derin bir gözlem ruhuna sahip olduklarını kanıtlayarak, bulgulamasını ve açıklamasını bilmişlerdir.
Örneğin, Türk halk sağduyusu insanca olanı saptamasını ve etkili güzel bir öykü biçiminde dile getirmesini bilmiştir. Öykü, İstanbul'da yaşayan oğlunu iyi bir insan olarak yetiştirme umudunu yitirmiş yaşlı bir kunduracının öyküsüdür. Kunduracı oğlunun kötü bir hareketini gördü mü başını sallar, üzüntü ile: “Oğlum sen adam olamazsın” dermiş. Aradan yıllar geçmiş bir gün dükkânında çalışıyormuş, zaptiyeler gelmiş, yaka paça vezire götürmüşler. Bakmış, oğlu vezir olmuş. “Gördün mü, demiş oğlu, bana adam olamazsın derdin; bak vezir oldum.” Korkudan hâlâ kendine gelemeyen mutsuz ihtiyar: “Ben sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın dedim” demiş.
Günlük yaşamın kazandırdığı deneyim Türk toplumuna insanı insan diye anılmaya gerçekten değer kılan niteliklerin onun toplumdaki yerine, gücüne, zenginliğine ve hatta yetiştirilme biçimine bağlı olmadığını öğretmiştir. Türk toplumu bu deneyimini bir öykü biçiminde dile getirmekle yetineceği yerde, onu sanat eserlerini yaratırken esin kaynağı olarak kullanmasını bilseydi, onu felsefi araştırmalarının mayası yapsaydı, her kuşağın yeniden ele alacağı ve yeni katkılarla zenginleştireceği bir inceleme konusu ederek, öğretiminin, eğitiminin ve kültürünün temeli ve özü yapsaydı, klasik uygarlığa her bakımdan ve tümüyle uyan bir uygarlığı kendi yurdunda geliştirebilirdi.
Son olarak, Batılı uygarlıklar topluluğu içinde tarihsel gelişimini gerçekleştirirken insanlığın hangi amaca yöneldiğini daha iyi açıklamak ve bu gelişimin özünü daha iyi değerlendirmek üzere, Platon'un mağara mythos'u örneğince açıklayıcı bir mythos'a, araba-insanlar mythos'u diyebileceğimiz bir mythos'a başvurmamıza izin verilsin.
Karaları, denizleri, dağları, ovaları, akarsuları ve her şeyi ile bizim dünyamızın eşi bir dünya düşünülsün. Üzerinde her bakımdan bize benzeyen insanlar yaşar olsun. Yalnız onların, bacak yerine, etten kemikten yapma dört tekerleği olduğu ve büyük hızlar yapabildikleri farz edilsin. Bizimkinin benzeri olan bu dünyada insanların yaşantısı nasıl olacaktır? Bu araba-insanlar, tarih öncesi zamanlardan beri doğal yollar üzerinde bütün hızları ile koşturmaktan baş döndürücü bir zevk duyarlar. O doğal yollar ormanlarla kaplı dağlık arazide her yana dağılmakta, karşılaşmakta, kesişmekte, ovalara inmekte, kıvrıntılı dere içlerine dalmakta, tehlikeli dönemeçlerle dağların yamaçlarına döne döne tırmanmaktadır. Araba-insanlar için hız doğal bir gereksinmedir. Ama doğal yollar, oldukça düzgün bir zemine sahip olmakla beraber, dardır ve engebeli araziye uymakta, dolayısıyla yılan gibi kıvrılmakta ve durmadan inip çıkmaktadır.
Düzenli bir toplum halinde örgütlendikten sonra, araba-insanların sayısı, güvenlik ve sağlık koşullarının da iyileşmesi ile birden artar. Doğal yollar üzerinde trafik yoğun bir hal alır ve bunun sonucunda, özellikle büyük kentleri bağlayan ve birden önemli ticaret yolları haline gelen yollarda baş gösteren sıkışıklık, korkunç çarpışmaların ve her türlü kazanın birbirini izlemesine neden olur. Ama sağ nedir sol nedir henüz bilmeyen araba-insanlar için büyük hızla ilerlemek vazgeçemeyecekleri bir gereksinmedir; bu yüzden saatte 180 kilometre hızla koşmaktan kendilerini bir türlü alamazlar. Öte yandan karaları donatan doğal yollar dar ve son derece engebeli bir araziye uymak zorunluluğu yüzünden, dönemeçlidir; araba insanların yoğun dolaşımına yetecek gibi değildir. Yol kazalarının korkunç oranda artması ile ailelerin topluca yok olmasına, kurbanların yakınlarının komşu kentlerin halkına düşman kesilmelerine ve birtakım kavimlerin, o güne kadar ortak mülk kabul edilen, yollardan yararlanma hakkını yalnız kendilerine tanımalarına neden olur. Bunu büyük ölüm kalım savaşları izler ve böylece araba-insanların dünyası şiddetli bir bunalıma sürüklenmiş olur.
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   ...    35   »