Ana Sayfa » Yolculamak » Alacakaranlıkta & Tonio Kröger : 40


ALACAKARANLIKTA & TONIO KRÖGER

THOMAS MANN

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 91


“Çünkü, sözgelimi, sanata öykünen yaşamın görünümünden daha korkunç bir görünüm olabilir mi? Biz sanatçılar, ancak özenciyi, üstelik bu vesileyle sanatçı olduğunu da sanan canlı adamı, tümüyle aşağı görüyoruz. Emin olun, bu biçimde nefret, kendi başımdan da geçti. Pek kibar insanların arasında bulunuyordum. Yiyor, içiyor, konuşuyor, çok iyi anlaşıyorduk. Bir an kendimi, kendi halinde ve sıradan insanlar arasında yitirmekle hoşnut ve minnettar duyumsuyordum, sanki türdeşlerim arasında bulunuyormuşum gibi. Birden (bu başımdan geçti) bir subay, resmi kılığına yakışmaz bir yolda davranabileceğini asla sanmadığım güzel ve güçlü bir delikanlı, bir teğmen, ayağa kalkıyor ve düpedüz, manzume olan birkaç şiiri okuma izni istiyor. Şaşkın gülüşlerle isteği yerine getiriliyor ve şiirleri okuyor. Arka cebinden çıkardığı bir kâğıttan okuyor yapıtlarını. Müzik ve aşkla ilgili, derinden duyulmuş olduğu denli etkisiz şeyler! Düşünün, sorarım size, bir teğmen; bir toplum adamı! Doğrusu, gereksinmesi var mıydı buna? Güzel. Ve sonra, olan oldu: Asılmış, somurtuk suratlar, bir sessizlik, birkaç sahte beğenme sözü ve orada bulunanların hepsinde bir can sıkıntısı. Bu patavatsız delikanlının toplantıya getirdiği rahatsızlıkta benim de bir suçluluk payım bulunduğu, ayrımına vardığım ilk manevi olay oldu. Ve hiç kuşku yok, soğuk ve alaycı bakışlar, mesleğine bu zavallının da karışmak istediği kimsenin üzerine, yani bana çevriliyordu. İkinci olay şuydu: Biraz önce, varlığına ve özüne en büyük saygıyı gösterdiğim bu adam, birden gözümden düştü, düştü, düştü…”
“Benliğimi iyilik isteyen bir acıma kapladı. Başka birkaç cüretli ve yufkayürekli bey gibi, ben de ona doğru ilerledim ve Kutlarım, teğmenim; ne güzel bir yetenek. Hayır, gerçekten nefis, dedim. Az kaldı, omzuna vuracaktım. Ama iyicillik, bir teğmene karşı duyulacak duygu mudur? Kendi suçu. Orada, işlediği suçun, yaşam pahasına olmadan, sanat defnesinden bir yaprak koparabileceğini sanarak işlediği günahın cezasını büyük bir şaşkınlık içinde çekerek, duruyordu. Hayır, burada meslektaşımla, suçlu bankacıyla birliğim. Ama, ne dersiniz Lizaveta, benim bugün Hamlet gibi bir gevezeliğim yok mu?”
“Bitirdiniz mi, Tonio Kröger?”
“Hayır, ama konuşmuyorum artık.”
“Bu da yeter. Bir yanıt bekliyor musunuz?”
“Var mı bir yanıtınız?”
“Sanırım, evet. Pek iyi dinledim sizi, Tonio; başından sonuna dek. Ve size öyle bir yanıt vermek isterdim ki, bu öğle sonu bana söylediklerinizin hepsine uysun ve sizi bu denli tırmalayan konunun çözümü olsun. Konunun çözümü de şu: Siz şu durumunuzda, tam bir kentsoylusunuz.”
Tonio Kröger, “Ben mi?” diye sordu ve biraz sarsıldı.
“Bu size acımasızca sert geldi, değil mi? Ama bunun böyle olması da gerekir. Onun için yargımı biraz yumuşatacağım; bunu yapabilirim. Yanlış yoldan giden bir kentsoylusunuz siz Tonio Kröger… Yolunu sapıtmış bir kentsoylu…”
Sessizlik… Sonra Tonio ciddi bir tavırla kalktı, şapkasını ve bastonunu aldı.
“Teşekkür ederim size Lizaveta İvanovna, artık rahatça eve dönebilirim. İşim bitti.”
V
Güze doğru, Tonio Kröger Lizaveta İvanovna'ya şöyle diyordu:
«   01   ...    30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   ...    57   »