Ana Sayfa » Cumhuriyet Gazetesi Salı Kitapları » Ankara Anıtı : 23
yerine ön plana geçirmeyi (İÖ 22) doğal görmüştür. O denli ki, Marcellus ölmedikçe (İÖ 22'de), bir daha Agrippa'yla yakınlaşamamıştır.
Bu durumu bilen bir insan olarak, XXXIV'üncü bölümün sonunda, Augustus'un “…İktidarım daha çoğalmamıştı; benimle birlikte devlet bakanlığı rütbesinde bulunan arkadaşımdan farkım yoktu,” demesini “ibret”le okuyoruz! Bu arkadaşı; yeğeni, oğlu ya da Agrippa gibi, Macellus'un ölümünden sonra, onun karısı ve Augustus'un kızı Iulia'yı alan damadı, kısaca, ona en bağlı adamıdır! Roma'dan yıllarca ayrıldığı zaman bütün yönetimi eline teslim ettiği dost insandır! Bu insan, Mécèna ile birlikte, Augustus'a yapılmak üzere olan suikastı önleyendir. Böyle bir insanı seçtirmesi ve sonra onunla aynı haklara, aynı güce sahip kılındığını ileri sürmesi, bunu da kendi adalet ve yasa duygularını belirtmek için yaptığını anlatması, şaşılacak bir ataklıktır.
Oysa, Augustus bu değerde bir Romalıyı, kendisine bu denli hizmet eden dostu, kendisinden sonra yönetime aday göstermemiştir de oğulluğu Tiberius'u göstermiştir! Burada, bir daha, Augustus'un “Romalı” yönünü açılmış bulmaktayız: Pinti ve bencil adam! Onun için ilkin kendi ailesi, çoluk çocuğu; onların rahatı, geleceği ve güvenliği var! Ülkede en yararlı insan da olsa, dost ve arkadaş da olsa, yabancılar ancak onlardan sonra gelebilir.
Bütün bunlardan sonra; Corvinius Messala gibi bir insanın altı gün içinde geri verdiği Roma Valiliği'ni, en bunalımlı zamanda, işte bu dosta önermiş; Agrippa da bu öneriyi geri çevirmeyerek yurttaşlık ahlakının hangi düzeyde olduğunu bir daha göstermiştir.
İşte bu eli sıkı, bu bencil, bu acımasız, diktatörden de güçlü zorba, kendi parasıyla yarattığı, satın aldığı Senato'yu; insanlığa, yine kendi güçlerinin, onurlarının yasal kaynağı olarak tanıtmaya çabalıyor.
Bundan dolayıdır ki; Augustus'un, onuruna yapılması kararlaştırılan birçok zafer alayını kabul etmemesi, rütbeleri, güçleri geri çevirmesi, içten bir alçakgönüllülükten, Cumhuriyet geleneklerine bağlı kalan davranışından ileri gelmemiş; bir politika oyununa perdelik görevi yapmıştır, diyoruz.
“Res gestae”de Senato söz konusu olunca, zamanımızın tarihçisi çok dikkatli olmak zorundadır. Augustus'un Senato'ya, onun verdiği adlara, rütbelere, onun uygun gördüğü onurlara gereğinden çok değer yükletmesi çok ayıptır! Şaşırtıcıdır: Zorbaların egemen olduğu yerlerde acımasızlık ve keyfilik artıp ülke çöktükçe, zorbalar kendilerine dayanak görevi yapan kurumları, kişileri daha çok korur, daha çok parlatırlar. Augustus, Roma'da Senato'ya hem sayı, hem para, hem parlaklık bakımından ne denli çok önem vermiştir! 900 kişilik Senato'yu kurmak için geliri (“cens”ı) ilkin 400.000 sestert olarak saptayan, böylece oraya istediği herkesi sokan odur! Sonra 1.200.000 sesterte çıkardığı bu gelirle Senato'yu tasfiye eden, aradaki 800.000 sestertlik farkı kendi gelirinden ödeyerek (3) Senato'yu kendi ücretli adamlarının ya da kendine borçlu bir soylular sınıfının karargâhı yapan Augustus'tur! Bu Senato, efendisine bağlılığını göstermek yoluyla rahatını, ilerisini sağlamak isteyen insanlarla dolmuştu. Yerlerini, paralarını, erinçlerini hep Augustus'a borçluydular. Onun kurduğu “yönetim mekanizması”yla, kendilerine yapacak iş kalmamıştı. Augustus onlara, İtalya'nın, eyaletlerin en zengin, en verimli topraklarını, maden ocaklarını ucuzca ve hemen hemen sürekli olarak kiralayarak zenginleşmelerini, Hellenistik çağın Egesindeki bütün “sefahet”leri tadacak duruma gelmelerini sağlamıştı! Aldıkları bol paralar, Augustus'un sağladığı iç ve dış güvenle en iğrenç eğlencelere kapılan; servet, mal, cariye, odalık, iç oğlanı edinme zevkine dalan bu sürünün devlet ve ulus işlerini anlamaya, yürütmeye ne akılları, ne zamanları, ne de yetenekleri kalıyordu. Böyle bir kitle, en ufak bir nedenle, nasıl olur da efendisine en büyük onuru, unvanı uygun görmez?
« 01 ... 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 ... 42 »