Ana Sayfa » Yolculamak » Apartman - I : 33
Bir amcasının yanında üç yıl boğaz tokluğuna çalıştıktan sonra şimdi bakanlıktaki bu işi bulmuş ve geleceğinden emin olarak hemen evlenmişti.
Sonra Octave'a döndü:
- Ama Mösyö Mouret, geçimi zorlaştıran tek şey çocuklar.
- Kuşkusuz, dedi Madam Vuillaume. Biz ikinci bir çocuk yapmış olsaydık, iki yakamız bir araya gelmezdi. Anımsar mısınız, Jules, Marie'yi size verirken ne demiştim? Bir çocuktan fazla yapmayın, sonra kızarız. Yalnızca işçi aileleri, nasıl geçindireceğine bakmadan, tavşan gibi doğuruyorlar, sonra da sokağa salıyorlar.
Octave, bu nazik konunun Marie'yi utandıracağını düşünerek onun yüzüne baktı. Ama genç kadın annesini destekledi. Octave sıkılmaya başlamıştı ama nasıl ayrılacağını bilmiyordu. Bu soğuk odada bu insanlar bütün gün sorunlarını yineleyerek nasıl oturabiliyorlardı?
Bu arada Madam Vuillaume çocuk konusunda kalmıştı:
- Sizin çocuğunuz yok mu, Mösyö Mouret? Ah! olduğu zaman ne büyük sorumluluk olduğunu görürsünüz. Özellikle anneye. Bu küçük doğduğunda ben kırk dokuz yaşımdaydım, çok şükür insan o yaşta nasıl davranacağını biliyor. Erkek çocuk nasıl olsa kendi başına büyüyor ama kız öyle mi? Neyse ki ben görevimi yaptım.
Sonra kendi kız çocuk eğitimi anlayışından sözetti. Önce dürüstlük geliyordu. Merdiven aralığında oyun falan yoktu, kızların aklı hep kötü şeylerde olurdu. Kapılar ve pencereler kapalı tutulmalı, sokaktaki kötü şeyler eve girmemeliydi. Dışarı çıkıldığında çocuğun elini hiç bırakmaz, onu yere bakarak yürümeye alıştırırdı. Din eğitimini, ahlaki bir fren olarak, yetecek kadar vermeliydi. Büyüdüğünde özel hoca tutmalı, kızların kötü şeyler öğrendiği yatılı okullara vermemeliydi. Okuduğu şeyleri sürekli izlemeli, gazeteleri saklamalı ve kitaplığı kapalı tutmalıydı.
- Bir kızın çok şey bilmesi iyi değildir, diye bitirdi yaşlı kadın.
Annesi konuşurken Marie dalgın gözlerle boşluğa bakıyordu. Annesinin evindeki o kapalı odaları, yaklaşması bile yasak olan pencereleri görür gibiydi. Uzun süren bu çocukluk dönemi, anlamadığı yasaklar ve sözcüklerin daha da gerçekdışı kıldığı tatlı bir düş gibiydi.
- İnanın bana, bayım, dedi Mösyö Villaume, kızım on sekiz yaşına geldiğinde daha bir roman okumamıştı. Değil mi, Marie?
- Evet, baba.
- Bende George Sand'ın André adlı romanı vardı ve annesinin karşı çıkmasına karşın, evlenmesinden birkaç ay önce, okumasına izin verdim; tehlikesiz ve manevi değeri olan bir kitap. Ben liberal eğitimden yanayım; edebiyatın yeri önemlidir. Bu kitap onda büyük etki yaptı, bayım. Geceleri uyurken ağlıyordu.
- Çok güzel bir kitaptı, dedi genç kadın gözleri parlayarak.
Yaşlı kadın kocasının bu görüşüne katılmıyordu. Kendisi hiç roman okumazdı ve bir eksiğini de görmemişti. O zaman Marie yalnızlığından söz etti:
- Kitap iyi oluyor. Bazen Jules bana kitapçıdan kendi seçtiği kitapları getiriyor. Ah bir piyanom olsaydı…
O zamana kadar söz alamayan Octave atıldı:
« 01 ... 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 ... 58 »