Ana Sayfa » Yolculamak » Apartman - I : 55
- Evet, mösyö.
Birinci kata geldiklerinde onu selamlayıp ayrılırken Octave kadının yüzüne baktı: morarmış yüzü, uykusuzluktan şişmiş göz kapakları ve aceleyle bağlanmış şapkanın altında taranmamış saçlarıyla bu kadın onu şaşırtıyordu. Niçin başkalarıyla bu işi yapıyordu da onu istemiyordu?
Üçüncü katta Madam Juzeur'ün kapısından geçerken dün verdiği sözü anımsadı. Kibar ve dindar tavrıyla bu ufak boylu kadın onu meraklandırıyordu. Kapıyı çaldı. Madam Juzeur kendisi açtı.
- Ah! siz misiniz? Buyurun, onur verdiniz.
Dairede kapalı yerlerin ağır kokusu ve bir mezar sessizliği vardı. Kadife örtü ve perdelerle bir kiliseyi andırıyordu. Octave alçak bir kanepeye oturdu.
- İşte size sözünü ettiğim dantel, dedi Madam Juzeur.
Kadın elinde eski İngiliz örgüsüyle işlenmiş bir dantelle geldi. Octave bir uzman gibi inceleyip üç yüz frank değerinde olduğunu söylerken elleri birbirine değiyordu. Genç adam hiç vakit kaybetmeden kadının küçük ellerini öpmeye başladı.
- Ah! Mösyö Octave, benim yaşımda? Hiç olur mu?
Bunu söylerken kızmıyordu kadın. Otuz iki yaşında olduğu halde kendini yaşlı sayıyordu. Sonra ne kadar talihsiz olduğundan söz etti: on yıllık evlilikten sonra kocası bir sabah hiç nedensiz çıkıp gitmişti. Gözlerini tavana kaldırıp içini çekti:
- Anlıyorsunuz, değil mi? Bir kadın için böyle darbeler her şeyin sonudur.
Octave kadının sıcak elini avucuna almış, parmaklarına küçük öpücükler konduruyordu. Kadın gözlerini ona çevirip dalgın ve bir ana şefkatiyle baktı:
- Ah! Çocuk!
Bu sözü bir yüreklendirme sayan genç adam onu belinden kavrayıp kanepeye çekmek istedi. Ama kadın yumuşak bir devinimle kurtulup, oyun oynar gibi adamın kollarını çözdü.
- Hayır, hayır. Bırakın beni. Dost kalmamızı istiyorsanız bunu yapmayın.
- Demek hayır, öyle mi? diye fısıldadı genç adam.
- Ne hayır? Ne demek istiyorsunuz? Haa, elimi istediğiniz kadar tutabilirsiniz.
Genç adam onun elini açıp avcunun içini öpüyordu. Kadın, okşanmak isteyen bir kedi gibi, parmaklarını aralıyordu. Ama bileğinden yukarı çıkmasına izin vermedi. Orada ilk günden geçilmemesi gereken kutsal bir çizgi vardı.
O sırada alışverişten dönen küçük Louise haber verdi:
- Rahip efendi geliyor.
Kapı önüne bırakılmış bu kimsesiz kızın ablak yüzü soluktu. Madamın avucundan yiyen adamı görünce aptalca gülmeye başladı. Ama sahibesinin sert bakışı üzerine mutfağa kaçtı.
- Ah! Onu eğitebileceğimi pek sanmıyorum, dedi Madam Juzeur. Bu zavallı çocukları doğru yola çevirebilmek için çok uğraşıyorum. Buyurun, Mösyö Mouret, siz bu yana geçin.
« 01 ... 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 »