Ana Sayfa » Yolculamak » Apartman - II : 07
Bachelard hemen bir baba gibi kıza günü nasıl geçirdiğini sordu. Bu arada kızın halası Matmazel Menu, saklanacak bir şeyi olmayan insanların açıklığıyla, Octave'a yaşam öyküsünü anlatıyordu.
- Evet, bayım, ben Lille yakınlarındaki Villeneuve'denim. Otuz yıl Saint-Sulpice Sokağındaki mağazada nakışçılık yaptım. Memlekette bir kuzinimin bıraktığı evi yıllık bin franka yaşam boyu kiraya (*) verdim. Kiracım beni bir ayağı mezarda sanıyordu ama işte yetmiş beş yaşıma geldim.
Bir genç kızınki kadar beyaz dişlerini göstererek gülüyordu.
- İş güç olmadan yaşıyordum ki yeğenim Fanny yanıma geldi. Babası Yüzbaşı Menu ve annesi beş kuruş bırakmadan ölmüş, çocuk sokakta kalmıştı. Onu çocuk yuvasından yanıma aldım, şimdi nakışçı olarak yetiştiriyorum. Fazla para getirmeyen bir uğraş ama ne yaparsınız? Bu çağda tüm kadınlar boğaz tokluğuna çalışıyor. Çok şükür Mösyö Narcisse karşımıza çıkıp, onunla ilgilendi. Artık rahat ölebilirim.
Kadın gözlerinde mutlu bir edayla Bachelard ve Fifi'ye bakıyordu. Adam o sırada kıza soruyordu:
- Gerçekten beni düşündünüz mü? Sahi, ne düşündünüz?
Fifi nakışını bırakmadan güzel ve aydınlık gözleriyle ona baktı:
- Sizin ne kadar iyi olduğunuzu, sizi çok sevdiğimi düşündüm.
Genç kız, sanki genç bir erkeğin güzelliği onu ilgilendirmez gibi, Octave'a bakmamıştı bile. Genç adamsa bu saf güzellik karşısında gözlerine inanamadan, hayran ve şaşkın gülümsüyordu. Hiç evlenmemiş olan halası sözünü sürdürdü:
- Onu evlendirebilirdim ama ne olurdu? İşçi bir koca onu her gün dövebilir, başına bir sürü çocuğu dolardı. Oysa iyi bir adama benzeyen Mösyö Narcisse onun elinden tutar.
Kadın sesini yükseltti:
- Ah, Mösyö Narcisse. Yeğenim size çekingen davranıyorsa, suç bende değil. Ona söylüyorum: Kızım, ona sevgini göster diye. Neyse ki onun güvenilir ellerde olduğunu görmekten mutluyum. Bu çağda akrabası olmayan bir kızı evlendirmek kolay değil.
Octave bu küçük odadaki sade mutluluğa kendini kaptırıp gevşedi. Havasız ve meyve kokan odada Fifi'nin nakış yapan parmaklarının sesi, artık uslandım diyen dayının kulaklarına bir ezgi gibi geliyordu. Yaşlı kadın yalnızca kira geliriyle yaşadıklarını, Fifi'nin kazandığına el sürmediklerini söylüyordu. Bazen yeğeni ona kestane veya şarap almak isteyince karşı çıkmıyordu. Bachelard'ın arada bir verdiği paraları genç kız bir kumbarada biriktiriyordu.
Bachelard sonunda ayağa kalktı:
- Güzel kızım; işlerimiz var, gitmem gerekiyor. Yarın uğrarım. Hep böyle uslu olun.
Kızı yine alnından öperken duygulandığı belli oluyordu. Octave'a döndü:
- Onu siz de öpebilirsiniz.
Genç adam kızın körpe cildini öperken genç kız alçakgönüllü bir biçimde gülümsüyordu. Her şey temiz bir aile havasındaydı. Dayı çıkarken durdu:
- Ah! Unutuyordum; size küçük bir armağan getirdim.
Kahveden çaldığı şekeri cebinden çıkarıp Fifi'ye verdi. Kız büyük bir sevinç gösterisiyle şekeri yerken gözleri parlıyordu; sonra bundan cesaret alıp sordu:
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 ... 64 »