Ana Sayfa » Yolculamak » Apartman - II : 08


APARTMAN - II

ÉMILE FRANÇOIS ZOLA

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 81


- Birazcık da para verir misin, amcacığım?
Bachelard ceplerini boş yere karıştırınca Octave çıkarıp çeyrek frank verdi. Kız bunu armağan olarak saklayacağını söyledi. Onları dışarıya halası yolcu etti. Merdivenlerden inerken Bachelard'ın heyecanı geçmemişti:
- Nasıl? Görmeye değer, değil mi? Bu bana ayda beş franktan fazlaya mal olmuyor. Para canlısı orospulardan bıkmıştım, seven bir yüreğe gereksinmem vardı.
Octave'ın güldüğünü görünce kuşkulandı:
- Siz dürüst bir gençsiniz, güvenimi sarsmayacağınızı umarım. Guelin'e bundan tek sözcük etmeyin. O buna layık olduğu zaman göstereceğim. Bu kız bir melek, azizim! Kim ne derse desin, ben her zaman iffetli insanların değerini bildim.
Yaşlı sarhoşun sesi titriyor, ağır gözkapakları ıslanıyordu. Aşağıda Trublot evin kapı numarasını not ediyor gibi yaparak onu kızdırdı. Guelin ise Octave'a yavaş sesle küçüğü nasıl bulduğunu sorarak onu şaşırttı. Guelin'in anlattığına göre dayı, keyifli bir alemden önce duygusallaşıp arkadaşlarını bu eve getiriyor, hazinesini gösterme gururuyla onu elinden kaçırma korkusu arasında bocalıyordu.
¯¯¯¯¯¯¯
(*) 19. yüzyılda Fransa'da yaygın olan bu sistemde, kiracı mal sahibine yaşamı boyunca kira ödemeyi üstlenerek onun ölümünde malın sahibi olur.
Ertesi gün herşeyi unutup Saint-Marc Sokağı'ndaki kahveye gizemli havalarla dönüyordu.
- Fifi'yi tanımayan yok, azizim.
Bachelard bir araba çevirmeye uğraşırken Octave bağırdı:
- Mösyö Josserand gelmiş!
Gerçekten de kahvenin önünde bekleyen adam, akşam çalışmasından alıkonmanın verdiği sıkıntıyla sabırsızlanıyordu. İki araba tutmak zorunda kaldılar. Komisyoncu ile kasadar bir arabaya binerken, üç genç öteki arabaya doluştular.
Tekerlek gürültüleri arasında Guelin Duveyrier'den söz etti. Onun gibi zengin bir yargıç kadınların elinde oyuncak olmalı mıydı? Kentin değişik semtlerinde dul rolü oynayan kadınları metres tutuyordu: Müşterisiz mağaza sahibi tuhafiyeci kadınlar, sokaktan çıkarıp ev tuttuğu kızlar; her birini haftada bir kez işine giden memur gibi ziyaret ediyordu. Trublot o adamı haklı buluyordu. Bir kere, şehvetli bir yapısı vardı. İkincisi, onunki gibi bir karısı olması büyük talihsizlikti. Anlatıldığına göre, daha gerdek gecesi adamın yüzündeki kırmızı lekelerden iğrenip ondan soğumuştu. Bu nedenle kocasının metreslerini hoşgörüyle kabul ediyor, onların kendisini bir dertten kurtardıklarını düşünüyordu. Ama arada bir, namuslu bir kadının görevi olarak iğrenç bulduğu işe katlanıyordu.
- Bu kadın şimdi namuslu mu oluyor? diye şaşırdı Octave.
- Evet, azizim. Namuslu kadının tüm özelliklerine sahip: güzel, eğitimli, terbiyeli, zevk sahibi ve cadının teki!
Montmartre Sokağı'nın sonunda araba kalabalığında durdular. Gençler arabacıyla küfürleşen Bachelard'ın sesini duyuyorlardı. Bu arada Guelin Duveyrier'nin metresi hakkında bilgi verdi: Clarisse Bocquet adındaki bu kadın panayırlarda gösteri yapan bir karı kocanın kızıydı. Duveyrier onu bir aşığı sokağa attığı sırada tanımıştı. Bu şeytan kadın onu hemen büyülemişti; bir yandan aç erkek isteklerini,
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   ...    64   »