Ana Sayfa » Yolculamak » Apartman - II : 26
Onun dönüşünü pazar akşamına bekliyorlardı, ancak öğle yemeğinin ortasında çıkagelince evde bir panik yaşandı. Gasparine yemekte Octave ve Angele'in ortasında oturmuştu. Onu normal karşılamaya çalıştılar ama ortada bir tuhaflık vardı. Yerlerde ambalaj kartonu parçaları unutulmuştu. Mimar gidip soyunmak istediğini söyleyince Rose onu durdurup boynuna sarıldı:
- Kocacığım, bana kızma… Eğer bu akşam dönmüş olsaydın, her şeyi yerleştirilmiş bulacaktın.
Kadın heyecanla salonun ve çalışma odasının kapılarını ardına kadar açtı. Çalışma odasına maun bir karyola konmuş, orada olması gereken çizim masası salona alınmıştı. Fakat hiçbir şey yerleştirilmediği için ortalık karton kutular ve Gasparine'in giysilerinden geçilmiyordu.
Kadın yüzünü kocasının yeleğine saklayarak fısıldadı:
- Sana sürpriz yapmak istiyorduk.
Adam donmuş, hiçbir şey söyleyemiyor ve gözlerini Octave'dan kaçırmaya çalışıyordu. O zaman Gasparine kuru bir sesle sordu:
- Kuzenim, yoksa memnun olmadınız mı? Rose çok üsteledi, karşı çıkamadım. Ama fazla olduğumu düşünüyorsanız hemen gidebilirim.
- Ah! Kuzinim, Rose doğru yapmış! diye haykırdı mimar.
Karısının ağladığını görünce ekledi:
- Ağlama, gerçekten sevindim. Kuzinini yanına mı almak istiyorsun? Tabii alabilirsin. Buna ben de alışabilirim.
Adam karısına sarılmış, okşayarak onu avutuyordu. Rose kendini biraz toparladıktan sonra fısıldadı:
- Ona sert davrandın. Ona da sarıl.
Campardon sarıldı. Sonra Angele'i yemek odasından çağırdılar; küçük kız zaten kapı aralığından onları seyrediyordu, hemen koşup geldi, kadını öptü. Octave ortamın iyice duygusallaştığını görüp kıyıya çekilmişti. Bu arada hizmetçi Lisa'nın Gasparine'e karşı ne kadar saygılı ve söz dinler olmaya çalıştığını fark etti. Göz kapakları morarmış bu hizmetçi kız aptal değildi anlaşılan.
Böylece mimar ev giysilerini giymiş, öğleden sonrasını ıslık çalarak ve şarkı söyleyerek Gasparine'in yerleşmesine yardım etmekle geçirdi. Kadın da ona yardım ediyor, mobilyaları birlikte iteliyor, giysileri birlikte asıyorlardı. Bu arada yorulmaktan çekinen Rose oturduğu yerden onlara öneriler getiriyordu. Octave birbirine bu kadar bağlı üçlünün arasında fazlalık olduğunu anlayıp bir bahaneyle oradan ayrıldı.
Genç adam saat beşe doğru, Trublot'yu bulamayınca, yalnız kalmamak için Pichonları yemeğe çağırmaya karar verdi. Ancak, onların kapısını çaldığında bir aile kavgasının ortasına düştü. Marie'nin annesi ve babası öfke içinde Jules'e bağırıyorlardı.
- Bu yaptığınız çok ayıp, beyefendi! diye damadına bağırıyordu. Madam Vuillaume. Bize şeref sözü vermiştiniz!
Baba da kızını haşlıyordu:
- Ya sen? Yadsıma, sen de suçlusun. Açlıktan ölmek mi istiyorsunuz yoksa?
Kadın şalını ve şapkasını giyerken söyleniyordu:
- Elveda! Bizim isteklerimize hiç önem verilmeyen bu evde bir dakika bile kalamayız.
« 01 ... 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 ... 64 »