Ana Sayfa » Yolculamak » Apartman - II : 35
istemek için Theophile'in kapısına gitmiş ve çok kötü karşılanmıştı; özellikle Valerie ona bağırmış, evlenirlerken söz verdiği parayı istemişti. Belki de krizin nedeni buydu, çünkü yaşlı adam çok üzgün dönmüştü.
- Madam, diye uyardı Clemence, şimdiden bir yanı soğumuş.
Bu sözler onun öfkesini daha da artırdı. Hizmetlilerin önünde fazla açıklayamıyordu ama kocası hiç evini düşünmüyordu. Ah kendisi yasaları bilmiyordu ki. Yatağın önünde gidip geliyor, ellerini ovuşturuyordu. Sonra Octave'ın karşısına dikildi:
- Gidip onu getirin.
Genç adam şaşkınlıkla ona baktı; kadın daha önceki dava özrünü bir yana bırakmıştı.
- Biliyorsunuz, Cerisaie Sokağı… Hangi ev olduğunu tüm beyler biliyor ya!
Genç adam yadsımak istedi:
- Madam, sizi temin ederim ki.
- Onu korumaya kalkmayın! diye çıkıştı kadın. Ben hoşnutum, istediği kadar o evde kalsın. Ah! Tanrım! Zavallı babam arada olmasa…
Octave başıyla onayladı. Hizmetçiler yaşlı adamın yüzünü silerken Madam Duveyrier onu kapıya kadar geçirdi.
- Kimseye tek söz etmeyin, diye fısıldadı. Apartmanı ayağa kaldırmaya gerek yok. Bir arabaya atlayıp onu alın, gelin.
Adam gidince kadın hastanın başında bir sandalyeye çöktü. Yaşlı adam kendinde değildi, çok zayıf soluk alışı odanın sessizliğinde işitiliyordu. Doktor da gelmeyince, iki hizmetçinin bakışları altında Clotilde, derin bir acının etkisiyle hıçkırarak ağlamaya başladı.
Duveyrier ile Bachelard Dayı İngiliz Kahvesi'nde buluşacaklardı. Onu bu pahalı kahveye getirmesinin nedeni belki de bir yargıca tüccarların nasıl para harcadığını göstermek içindi. Trublot ve Guelin'in dışında dört adam daha çağırmıştı, hiç kadın yoktu. Kadınların yemek yemesini bilmediklerini, sindirimi zorlaştırdıklarını ileri sürüyordu. Dayının yemek şölenleri ünlüydü; Hindistan veya Brezilya'dan bir müşteri geldiğinde adam başı üç yüz franklık yemeklerle Fransız tüccarların onurunu koruyordu. Böyle durumlarda onu bir para harcama krizi tutuyor, yenmeyecek bile olsa en pahalı yiyecekleri ısmarlıyordu: Volga balıkları, İskoç ördekleri, İsveç toy kuşları, Karaorman ayı parçaları, Amerika bizonları, Yunan kabakları ve tüm bunlar turfanda mevsiminde ısmarlanıyor, en pahalı kristal servis takımlarında yeniyordu. İçkileri saymaya gerek yok: mahzendeki en eski şarabı bile yeterince yıllanmış bulmuyordu.
Mevsim yaz olduğundan o akşam her şey bol ve ucuzdu; hesabı kabartmak kolay olmuyordu. Kremalı kuşkonmaz çorbası ve talaş kebabından sonra Genevre alabalığı, Chateaubriand usulü sığır filetosu, karides salatası ve son olarak bir tepside karaca eti gelmişti. Şaraplar da bu menünün görkemine layıktı: çorbada Madeira, antrede Chateau Filhot 58, etlilerde Sparling Moselle ve tatlıda Roederer şarapları içilmişti. Bachelard beş yüz yıllık bir Johannesberg şarabının üç gün önce bir Türke on altına satıldığını öğrenince çok üzüldü.
- İçin, bayım, diyordu Duveyrier'ye. İyi şarap adamı sarhoş etmez. Tıpkı iyi pişirilmiş yemeğin mideyi bozmaması gibi.
« 01 ... 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 ... 64 »