Ana Sayfa » Yolculamak » Apartman - II : 36
Ama Duveyrier ılımlı gidiyordu. O gün yakasında nişanı, taranmış saçları ve traşlı yüzüyle bir yüksek bürokrat havası vermek istiyordu. Trublot ve Guelin hepsinden yiyorlardı. Dayının kuramı doğru olmalıydı, çünkü midesinden rahatsız olan Duveyrier her zamankinden fazla yemiş ve içmiş ama bir zararını görmemişti.
Saat dokuzda yemek hâlâ sürüyordu. Gaz lambaları altında masadaki kristal ve gümüşler ışıldıyor, masa ortasındaki çiçekler yavaş yavaş soluyordu. İki şef garsonun dışında her çağrılının arkasında bir garson hizmet ediyordu. Bulvardaki serin havaya karşın içerisi sıcaktı.
Sonunda kahve ve likörler gelince garsonlar çekildi ve herkes sigarasını yaktı. Bachelard Dayı koltuğuna yaslanıp mutlu bir geğirti çıkardı:
- Ah! İyi yedik.
Trublot ve Guelin de arkalarına yaslandılar:
- Evet, tıka basa!
Duveyrier soluk soluğa kalmıştı:
- Ah, o karidesler!
Dört adam birbirlerine bakıp gülüştüler. Aile dertlerinden uzakta tıkınan kentsoyluların yavaş ve bencil sindirimi nedeniyle yüzlerine bir pembelik gelmişti. Kemerlerini gevşetiyorlar, göbeklerini masaya dayıyorlardı. Hatta gözlerini kapayıp bir süre hiç konuşmadılar. Sonra, hiç kadın olmayışının ne kadar iyi olduğunda anlaşıp kadınlardan söz ettiler.
- Ben uslandım, diyordu Bachelard, artık namuslu kadınlara saygı duyuyorum.
Duveyrier başıyla onayladı, dayı sürdürdü:
- Bu yüzden alem yapmaya elveda dedim. Bakın, Godot-de-Mauroy Sokağı'ndaki tüm fahişeleri tanırım: Sarışın, esmer, güzel vücutlu kızlar, hepsini denedim. Ama pis yerleri de bilirim, örneğin Montmartre'daki otellerde pis, yaşlı ve çirkin olanları da gördüm.
- Ah! Sokak kızları! diye araya girdi Trublot. Ne büyük aldatmaca. Asla paranızın karşılığını alamazsınız. Benim gözümde bir işe yaramazlar.
Bu kaba konuşmalar Duveyrier'nin içini gıcıklıyordu. İçkisini yudumlarken yüzündeki tikler artıyordu:
- Ben ahlaksızlığı kabul edemem, dedi. Beni iğrendiriyor. Bir kadını sevebilmek için ona değer vermeli, öyle değil mi? Ben bu sokak kızlarına yaklaşamam ama pişmanlık duyup o yaşamı bırakmaya razı olursa, ona bir ev tutarım, saygın biri yaparım. Yani namuslu bir metres olmalı. O zaman olur.
- Ah! Namuslu metreslerim de oldu, diye haykırdı Bachelard. Onlar daha da rezil! Sırtınızı döndüğünüz anda iş çevirmeye bakarlar, bunlardan az hastalık kapmadım. Size en son metresimi anlatayım: Ona kilise kapısında raslamıştım; ufak tefek, çekingen bir güzeldi. Ona Ternes Sokağı'nda bir konfeksiyon dükkanı açtım; saygın birisi olsun diye, yoksa tek müşteri gelmezdi. Ne oldu biliyor musunuz? Sokaktaki tüm erkeklerle yatıyormuş!
Guelin sırıtıyordu. Sigarasını üfleyerek ekledi:
- Ya şu Passy Sokağı'ndaki uzun boylu kadın; hani şekerci dükkânı açmıştınız. Veya yüzbaşının dul karısı; hani karnındaki kılıç yarasını gösteriyordu herkese. Hepsi ama hepsi sizinle dalga geçti, enişte. Bir akşam kılıç yarası olana yarım saat direnmiştim. O istiyordu ama ben böyle kadınlarla işin nereye varacağını bildiğim için oradan kaçtım.
« 01 ... 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 ... 64 »