Ana Sayfa » Yolculamak » Apartman - II : 62


APARTMAN - II

ÉMILE FRANÇOIS ZOLA

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 81


- Siz delisiniz, dedi Auguste karısına. Kızım, siz kendinizi savunmayın, o delirmiş!
Adam arkasında bir gürültü duyup telaşlandı. Saturnin elindeki yarı boyanmış ayakkabıyı yere fırlatmış, kız kardeşinin yardımına koşuyordu. Yüzü vahşileşmiş, yumruklarını sıkarak bu pis domuzu boğacağını haykırıyordu. Auguste korku içinde eviyenin arkasına sığınmış, bağırıyordu:
- Artık yeter! Karıma iki çift laf edecek olsam, hemen bu aramıza giriyor. Onu evime almayı kabullendim ama huzur bırakmıyor! İşte annenizin güzel bir armağanı daha! Kendi korktuğu için onu başımıza sardı. Teşekkürler! Şimdi eline bıçak alıyor. Durdurun onu!
Berthe kardeşinin elinden bıçağı aldı, bir bakışıyla onu yatıştırdı. Yüzü bembeyaz olan Auguste sızlanıyordu: bu deli evde en ufak şey için bıçak çıkarıyordu; maazallah elinden bir kaza çıksa cezai ehliyeti olmadığı için polis bile bir şey yapamazdı. Bir kocayı çaresiz bırakan böyle bir kardeşi başına sarmak doğru muydu? Berthe onu ayıpladı:
- Siz görgüsüzün birisiniz, bayım! İnsan mutfakta böyle şeyler konuşmaz.
Kadın kapıları çarparak odasına çekildi. Rachel bir şey duymamış gibi ocağın başına döndü. Auguste hemen koşup karısını odasında yakaladı.
- Beni anlamalısın, karıcığım; az önce senin değil, hizmetçinin hesabı şişirdiğini söylemek istemiştim. Bu yirmi kuruşu bulmamız gerek.
Genç kadın sinirli bir biçimde dönüp onun yüzüne baktı:
- Sıktınız artık bu yirmi kuruşunuzla! Bana yirmi kuruş değil, ayda beş yüz frank gerek. Evet, giyim ve gezme için beş yüz frank… Ah! Mutfakta hizmetçi önünde paradan söz etmeye çekinmediniz; öyleyse ben de konuşayım: Ben beş yüz frank istiyorum.
Bu istek karşısında adamın ağzı açık kaldı. Kadın, yirmi yıl boyunca annesinin her hafta babasıyla ettiği kavgayı sürdürüyordu. Yoksa çıplak ayakla mı gezmeliydi? Bir erkek evlendiği kadının normal giyinmesi ve yemesi için gerekli parayı bulmalıydı. Bu parasız yaşama katlanmaktansa dilencilik yapsa daha iyiydi. Kocası dükkân işletmeyi bilmiyorsa bu onun suçu değildi. Evet, beceriksiz, hiçbir düşüncesi veya girişimciliği olmayan, yalnızca tutumluluktan başka şey düşünmeyen biriydi. Adam dediğin servet yapıp karısını kraliçeler gibi giydirip gezdirmeliydi. Ama hayır, bu kafayla iflas kaçınılmazdı. Bu söz yığını ardında kadının ailesinden öğrendiği paraya olan sınırsız istek açıktı.
- Beş yüz frank ha! dedi Auguste. Dükkânı kapatırım daha iyi.
Kadın ona soğuk bir yüzle baktı:
- Vermiyorsunuz demek. İyi, ben de borç alırım.
- Hâlâ mı borçtan söz ediyorsun, utanmaz!
Adam o kadar öfkelendi ki karısını sert bir hareketle kolundan tutup duvara itti. Kadın öfkeden boğulmuş gibi adamdan kurtulup pencereye koştu. Bir an camı açıp aşağıya atlayacakmış gibi durdu; sonra geri gelip adamı kapıdan dışarı itmeye çabaladı:
- Defolun, yoksa canıma kıyarım!
Adam çaresiz odadan çıktı. Çekilen sürgünün arkasından bir süre bekledi, sonra mutfaktan çıkmakta olan Saturnin'in gözlerini fark edince dehşet içinde oradan ayrılıp dükkâna indi.
Dükkânda, yaşlı bir kadına fular satmakta olan Octave adamın yüzündeki karışıklığı fark etti. Auguste tezgâhın önünde dolanıp duruyordu. Müşteri gittikten sonra genç adama yaklaştı:
«   01   ...    52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64   »