Ana Sayfa » Yolculamak » Benito Cereno : 05
Güruhun arasından kendine zar zor yol açarak İspanyol'un yanına giden Amerikalı, durumunu anladığını ve duygularını paylaştığını belirttikten sonra, elinden gelen yardım ve hizmeti sunmaya hazır olduğunu söyledi. İspanyol buna, sağlığının bozuk olmasından kaynaklanan karanlık bir ruh durumuyla, ama ulusuna özgü göreneklere bağlılıkla ağırbaşlı ve resmi bir biçimde teşekkür ederek karşılık verdi.
Ancak kuru selamlaşmalarla vakit yitirmeyerek, Kaptan Delano, güvertede gemiye uzatılan köprüye dönüp balık sepetini yukarıya çektirtti ve rüzgâh hâlâ hafif esmeyi sürdürdüğüne göre, geminin demirlenmesi için en azından birkaç saat daha geçmesi gerektiğini düşünerek, adamlarına dönüp kendi gemisinden, kayığın taşıyabileceği kadar su, ambar görevlisinin elinde ne kadar yumuşak ekmek ve gemide kalan ne kadar balkabağı varsa, bunların yanı sıra bir kutu şeker ve kendi özel elma şarabından on iki şişeyi alıp gelmelerini buyurdu.
Kayığın uzaklaşmasının üstünden daha birkaç dakika bile geçmeden, sanki herkesin sıkıntısını artırmak üzere, rüzgâr tümüyle durdu ve yön değiştiren akıntı, çaresizlik içindeki gemiyi yine denize doğru sürüklemeye başladı. Ancak bunun fazla uzun sürmeyeceği inancında olan Kaptan Delano, Amerika'nın Karayib Denizi'ne komşu kıyıları boyunca sık sık deniz yolculuğuna çıkmış olmanın kendisine bu durumdaki insanlarla ana dillerinde konuşma özgürlüğü sağlamış olmasından dolayı hiç de küçümsenmeyecek bir doyum alarak, iyi niyetle, yabancıları neşelendirmenin yollarını aramaya koyuldu.
Onlarla yalnız kaldığında, çok geçmeden ilk izlenimlerini destekleyen birtakım şeyler gözlemledi; ancak suyun ve erzağın kıtlığı dolayısıyla uzun süre devam eden sıkıntının uzantısında, görünüşe bakılırsa, Zencilerin daha az iyimserlik içeren nitelikleri ortaya çıkarken, onların üstündeki etkinlikleri zayıflamış olan İspanyollara karşı da aynı ölçüde duyduğu bir acımaya dönüşerek yok oldu şaşkınlığı. Ama bu koşullar altında elbette olayların bu biçimde gelişmesi beklenmeliydi. Ordularda, donanmalarda, kentlerde ya da ailelerde, hatta doğada bile sefalet kadar düzen bozucu bir şey olamaz. Gene de Kaptan Delano, eğer Benito Cereno daha güçlü bir adam olmuş olsaydı, yönetimdeki kötülük bugün bu noktaya gelmezdi diye düşünmeden edemiyordu. Ancak ister yapısal olsun, ister yaşanmış olan koşulların acımasızlığı neden olmuş olsun, İspanyol kaptanda belirgin bir bedensel ve zihinsel yıpranma, bir güçsüzlük olduğu görmezlikten gelinecek gibi değildi. Sıkıntı öylesine yerleşmişti ki, sanki uzun süre boş yere umutlandıktan sonra, artık demir atmak adamları için epeyce su sağlamış olmak ve dost bir kaptandan öğüt alarak onun dostluğuna sığınmak, o gün ya da en gecinden o gece için sahte bir umut olmaktan çıkıp, onu yüreklendirmeye yetecek gibi görünmüyordu. Bundan daha da ciddi bir etkilenme söz konusu değilse bile, sinirleri epeyce bozulmuş gibi bir görünüşü vardı. Bu meşe duvarların arasına kapatılmış, belirsizlik içinde olmaktan usanmışlığın gederek kısır bir döngü içinde dolanıp durur hale getirdiği zincire vurulmuş ve artık hastalık hastası olmuş bir manastır başrahibi gibi, ortalıkta geziniyor, zaman zaman duraklıyor, irkiliyor, dudaklarını ısırıp tırnaklarını yiyerek gözlerini bir noktaya dikip bakıyor ve dalgın bir zihnin ya da dengesiz bir ruh durumunun diğer belirtilerinin yanı sıra kızarıyor, beti benzi atıyor, sakalını çekiştiriyordu. Bu hastalıklı ruhu, daha önce de belirtildiği gibi hastalıklı bir bedende barındırıyordu. Oldukça uzun boyluydu, ancak görünüşe bakılırsa hiçbir zaman gürbüz olmamıştı ve hele şimdi sinirsel bir sıkıntının pençesinde hırpalanmış olduğundan bir iskelete dönüşmüştü. Yakın zaman önce akciğerleriyle ilgili yakınmaları olduğu kanıtlanmış gibi bir görünüşü vardı. Sesi sanki ciğerlerinin yarısı gitmiş gibi kısık ve boğuktu. Böyle bir durumdayken sendeliyor olması ve özel uşağının endişeyle onu izlemesi hiç de şaşılacak bir şey değildi. Zaman zaman, Zenci efendisine kolunu uzatıyor ya da onun için cebinden mendilini çıkarıyordu; sevecen bir çabayla bu ve buna benzer hizmetleri yerine getirmekle, bir uşağa yaraşır biçimde de olsa, bir oğul ya da bir kardeş gibi, bu dünyada hoşa gidecek bir biçimde ün salacak bir Zenci gibi davranıyordu, aynı zamanda bir efendinin bir uşaktan çok, sadık bir dosta karşı gösterilecek bir içtenlikle, yapmacıksız bir karşılık vermesini sağlıyordu.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 ... 51 »