Ana Sayfa » Yolculamak » Beyaz Geceler & Uysal Kız : 01


BEYAZ GECELER & UYSAL KIZ

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 60


Beyaz Geceler ve Uysal Kız adlı yapıtlar Cumhuriyet Dünya Klasikleri Dizisi'nde Sn. Mehmet Özgül'ün izniyle basılmıştır.
Rusçadan çeviren: Mehmet Özgül
Yayına hazırlayan: Egemen Berköz
Dizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.
Ağustos 1999


BEYAZ GECELER*

Yoksa o, bir anlık da olsa, senin gönlüne
Yakın olsun diye mi yaratıldı?
İvan Turgenyev

BİRİNCİ GECE

Sevgili okuyucum, o öylesine güzel bir geceydi ki, böylesini ancak gençliğimizde görebiliriz! Gökyüzünün aydınlığına, yıldızların parlaklığına bakıp bakıp da, “Böyle bir göğün altında insan nasıl olur da öfke duyar, hırçınlaşabilir?” diye düşünürsünüz. Ama bu düşünce de gençler içindir, sevgili okuyucum, hem de çok gençler için. Dilerim, sizin de gönlünüz uzun süre genç kalsın.
Hırçınlardan, öfkeli insanlardan söz açılmışken bütün o günkü uysallığımı anımsamadan edemeyeceğim. Sabahın ilk saatlerinde bunaltıcı, tuhaf bir can sıkıntısı doldurmuştu yüreğimi. Benim gibi yalnız bir adamı, herkes terk ediyormuş, herkes benden kaçıyormuş gibi bir duygu vardı içimde. “Herkes”le kimleri kast ettiğimi sormak hakkınızdır. Çünkü nerdeyse, sekiz yıldır, yaşadığım şu Petersburg kentinde bir tane bile tanıdık edinemedim. Ama tanıdık benim neyime? Zaten Petersburg'u baştan başa tanırım, onun için bütün kent kalkıp, yazlığa gidince haklı olarak herkesin beni terk ettiğini düşünmeye başladım. Yalnız başıma kaldığımı görünce de, büyük bir korkuya kapılarak üç gün neye uğradığımı anlamadan, kentin sokaklarında dolaştım durdum. Neva Caddesi'ne, parka, deniz kıyısına, daha nereye gittiysem hiçbir yerde, bütün bir yıl hep aynı saatte görmeye alıştığım kimselerin tekini bile göremedim. Onlar beni elbet bilmezler, ama ben onları tanırım, hem de yakından tanırım, hepsinin de yüzü hatırımdadır. Onların sevinci benim sevincim, onların üzüntüsü benim üzüntümdür. Tanrı'nın her günü aynı saatte Fontanka'da rastladığım ufak tefek bir ihtiyarla da nerdeyse ahbaplık peydahladım. Görkemli, dalgın bir görünüşü olan bu ihtiyar, sol elini sallayarak hep kendi kendine bir şeyler mırıldanır; sağ elindeyse, sapı altın kaplamalı, boğum boğum, uzun bir baston vardır. Adamcağız beni fark etmeye bile başladı, her rastlaşmada bana karşı bir ilgi gösteriyor. Beni aynı saatte Fontanka'daki yerimde görmese neşesinin kaçacağına kalıbımı basarım. Onun içindir ki, karşı karşıya geldiğimiz sıralar, ikimizin de keyfi yerindeyse, birbirimize selam verecekmiş gibi bir havaya giriyoruz.
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   ...    62   »