Ana Sayfa » Yolculamak » Bozkırda (Öyküler) : 28


BOZKIRDA (ÖYKÜLER)

MAKSİM GORKİ

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 104


Fakat bütün bunlar, denizin eşsiz güzelliği karşısında zavallı, değersiz şeyler olarak kalıyor; yıldızlar onlara bakarak soğuk soğuk parlıyorlardı.
Babayla oğul karşı karşıya oturmuş, votka içiyorlardı. Votkayı oğlan getirmişti. Hem babasıyla otururken sıkılmamak, hem de onu yumuşatmak için yapmıştı bunu. Seryojka, Yekov'u fitlemiş; babasının ondan ötürü Malva'ya içerlediğini, kadını öldüresiye dövmekle tehdit ettiğini, Malva'nın Yakov'a bu yüzden yaklaşamadığını söylemişti. Sonra alay etmiş:
- Yaptığın numaraları baban çok fena ödetecek sana! demişti. Kulaklarını çekip bir arşın boyu uzatacak! İyisi mi hiç görünme gözüne!
Bu hiç sevmediği kızıl saçlı adamın alayları Yakov'un içinde babasına karşı derin bir nefret uyandırmıştı. Malva da ona kimi zaman ayartıcı, kimi zaman hüzünlü gözlerle bakarak delikanlıyı çileden çıkarıyordu…
İşte böylece Yakov, yolunu tıkayan bir kaya parçası gibi görmeye başlamıştı babasını. Öyle bir kaya parçası ki, ne üzerinden atlayabilirsin, ne de çevresinden dolanıp geçebilirsin.
Fakat şimdi, babasından hiç de korkmadığını hissediyor; onun asık suratına ve kötü kötü bakan gözlerine, kendine güvenen bir tavırla, sanki “Haydi, elini sür de göreyim!” dercesine bakıyordu.
İkinci bardakları da yuvarladıkları halde, balıkçılık üzerine birkaç önemsiz söz dışında, dişe dokunur bir şey konuşmamışlardı daha. İçlerinde birbirlerine karşı damla damla bir kin birikiyor, ikisi de az sonra bunun patlak vereceğini hissediyorlardı.
Rüzgâr barakanın hasırlarını hışırdatıyor; ağaç kabukları birbirine çarpıp tıkırdıyor; sırığın ucundaki paçavra, bir şeyler fısıldıyordu sanki. Hepsi ürkek seslerdi bunların. Kararsız ve belli belirsiz bir şeyler isteyen uzak bir fısıltıyı andırıyorlardı.
Vasili asık bir yüzle:
- Seryojka içiyor mu hep? diye sordu.
Oğul, bardakları yeniden doldururken:
- İçiyor, diye karşılık verdi. Her akşam sarhoş.
- Mahvolacak… İşte başıboş hayatın sonu!.. Senin olacağın da işte bu…
Yakov kısaca:
- Ben öyle olmayacağım! diye karşılık verdi.
Vasili kaşlarını çatarak:
- Olmayacaksın demek! dedi. Ben ne dediğimi bilirim… Kaç zamandır buradasın? Üç ayı geçti, neredeyse dönme zamanın geldi, değil mi? Kaç para biriktirebildin bakalım?
Bardağındaki votkayı hırsla bir dikişte yuvarladı ve sakalını öyle sert bir hareketle sıvazladı ki, başı ileri geri sallandı.
Yakov çok yerinde olarak:
- Bu kadar kısa zamanda kaç para kazandım ki, biriktireyim? diye karşılık verdi.
- Öyleyse ne diye sürtüp duruyorsun?.. Çekip gitsene köye!
Yakov sessizce gülümsedi.
Oğlunun susması karşısında çileden çıkan Vasili, gözdağı verircesine:
- Ağzını eğip bükme! diye bağırdı. Karşında baban konuşuyor! Sırıtacak ne var? Bana bak! Sen çok erken azmaya başladın! Ben adamın ağzına gem takmayı bilirim ama…
Yakov bardağını votkayla doldurup içti. Bu gereksiz sataşmalara içerliyor, fakat babasını büsbütün kızdırmamak için dilinin ucuna gelen sözleri tutmaya çalışıyordu. Onun öfkeyle parlayan bakışlarından biraz da ürkmüştü.
Oğlunun yalnız kendi bardağını doldurup yuvarladığını gören Vasili büsbütün çileden çıktı.
- Baban sana eve git diyor, sen buna sırıtarak karşılık veriyorsun ha? Bu cumartesi hesabını kesecek, dosdoğru köyün yolunu tutacaksın! Anladın mı?
Yakov sertçe:
- Gitmeyeceğim! dedi ve başını öfkeyle dikeltti.
«   01   ...    18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   ...    41   »