Ana Sayfa » Yolculamak » Bozkırda (Öyküler) : 29
Vasili:
- Bak hele sen! diye haykırdı, elleriyle fıçıya abanarak doğruldu. Ulan sen benim sözlerimi işitiyor musun, işitmiyor musun? Sen babana nasıl çemkirirsin, köpek!.. Çektiğim sopaları unuttun mu yoksa? Ha, unuttun mu?
Dudakları titriyor, yüzü seğiriyordu. Şakaklarındaki damarlar kabarmıştı.
Yakov babasına bakmadan, hafif bir sesle:
- Ben hiçbir şeyi unutmadım, dedi. Sen her şeyi hatırlıyor musun acaba?
- Sen bana akıl öğretemezsin! Senin beynini patlatırım!
Yakov babasının havaya kalkan elinden sakındı, dişlerini sıkarak:
- Dokunma bana… dedi. Burası köy değil…
- Sus! Ben her yerde senin babanım!..
Yakov ağır ağır yerinden kalkarken, gülümseyerek:
- Bucaktaki gibi beni kamçılayamazsın burada, dedi. Burası bucak değil…
Vasili'nin gözleri kan çanağına dönmüştü. Yumruklarını sıkmış, boynunu ileriye uzatmış, votka kokan nefesiyle kızgın kızgın soluyarak oğlunun karşısına dikilmişti. Yakov geriye sıçradı, kendisine vurmaya hazırlanan babasının her hareketini dikkatle izlemeye başladı. Sakin görünmesine rağmen, sucuk gibi terliyordu… Masa diye kullanılan fıçı vardı aralarında.
Vasili, sıçramaya hazırlanan bir kedi gibi sırtını kamburlaştırarak:
- Demek kamçılayamam ha? diye hırıldadı.
- Burada herkes eşit… İkimiz de işçiyiz…
- Nee?
- Ne olmuş? Niye saldırıyorsun üzerime? Anlamadığımı mı sanıyorsun? Önce sen başladın…
Vasili böğürdü ve kolunu birdenbire öyle bir savurdu ki Yakov kendini koruyamadı. Yumruğu başına yemişti. Sendeledi, bir yumruk daha savurmaya hazırlanan babasının öfkeden canavarlaşmış suratına bakarak dişlerini gıcırdattı. Yumruklarını sıkarak:
- Dur, yoksa kötü olacak! diye bağırdı.
- Göstereceğim sana!
- Bırak beni diyorum!
- Babana?.. Babana karşı geliyorsun ha?..
Baraka dar geliyordu. Çuvallar, yere devrilen fıçının altındaki kütük ayaklarına dolaşıyordu.
Yakov sapsarı, ter içinde, işlerini sıkmış, gözleri kurt gibi parlayarak, kendini yumruklarıyla savuna savuna babasının önünde ağır ağır geriliyordu. Gözünü kan bürüyen Vasili, körlemesine yumruk sallıyordu. Ansızın tuhaf bir öfke nöbetine tutulmuş, azgın bir domuza dönmüştü.
Yakov sakin, fakat korkutucu bir tavırla:
- Dur! Yeter artık! Dur! dedi.
Vasili hırıldaya hırıldaya saldırıyor, fakat savurduğu yumruklar oğlunun yumruklarına çarpıyordu sadece.
Kendisinin daha çevik olduğunu anlayan Yakov:
- Hele hele… Vay anasını… diyerek babasını kışkırtıyordu.
- Bekle… Dur…
Yakov yana sıçradı, denize doğru koşmaya başladı.
Vasili de başını öne eğip kollarını ileri doğru uzatarak onun peşi sıra atıldı. Fakat ayağı bir yere takıldı, yüzükoyun kuma yuvarlandı. Ellerini yere bastırdı, çabucak dizlerinin üstüne doğrulup oturdu. Adamakıllı bitkin düşmüştü. Güçsüzlüğünü kavramanın ve onur kırıklığının acısıyla kederli kederli uludu…
Boynunu Yakov'a uzattı, titreyen dudaklarından köpükler saçarak:
- Lanet olsun sana! diye hırıldadı.
Yakov sandala dayanmış, acıyan başını eliyle ovuşturuyor; keskin gözlerle babasına bakıyordu. Gömleğinin yenlerinden biri yırtılmış, sarkıyordu. Yakası da paralanmıştı. Terli, beyaz göğsü, yağlanmış gibi, güneşin altında parıl parıl parlıyordu. Babasına karşı içinde bir hoşgörü duygusu uyanmıştı şimdi. Kendini ondan daha güçlü buluyordu. Adam perperişan, zavallı bir durumda kuma oturmuş, yumruklarını sallayarak oğlunu tehdit ediyordu.
« 01 ... 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 ... 41 »