Ana Sayfa » Yolculamak » Bozkırda (Öyküler) : 32
Yakov:
- Yiyecek almaya geldim… dedi. Sonra Seryojka'dan bir sarımlık tütün istedi.
Seryojka kımıldamadan:
- Aptallara verecek tütünüm yok benim, dedi.
Parmağıyla kumları karıştıran Vasili, dokunaklı bir sesle:
- Yakov, ben eve dönüyorum… diye mırıldandı.
Oğlu saf saf babasının yüzüne bakarak:
- Ya, öyle mi? diye sordu.
- Ya sen… Sen burada mı kalıyorsun?
- Evet, ben kalıyorum… İkimiz birden evde ne yapalım?
- İyi ya… Bir diyeceğim yok… Nasıl istersen… Bebek değilsin ki… Yalnız bir şeyi… aklından çıkarma… Şunun şurasında az bir ömrüm kaldı benim… Yaşamasına biraz daha yaşarım belki… Fakat nasıl çalışacağımı bilemiyorum… Topraktan soğudum galiba… Diyeceğim şu: Orada bir anan olduğunu aklından çıkarma…
Güçlükle konuştuğu belli oluyor, sözleri dişlerinin arasında takılıp kalıyordu sanki. Sakalını sıvazlarken elleri tir tir titriyordu.
Malva gözlerini Vasili'ye dikmişti. Seryojka gözlerinden birini kırpıştırıyor, ötekisiyle dik dik Yakov'a bakıyordu. Yakov sevinçten uçacak gibiydi. Fakat bunun anlaşılmasından çekiniyor, gözleri ayaklarında susuyordu.
- Ananı unutma sakın… Onun tek oğlu olduğunu aklından çıkarma…
Yakov ezilip büzülerek:
- Niye söylüyorsun bunu? dedi. Ben de biliyorum.
Babası, oğluna kuşkuyla bakarak:
- Biliyorsan ne âlâ!.. diye sözlerini sürdürdü. Ben de unutmayasın diye söylüyorum işte…
Vasili içini çekti. Birkaç dakika dördü de sustu. Sonra Malva söze başladı.
- Birazdan işbaşı çanı çalacaktır.
Vasili ayağa kalkarak:
- Eh, ben gideyim artık!.. dedi.
Ötekiler de kalktılar.
- Allahaısmarladık Seryojka… Volga taraflarına yolun düşerse, belki uğrarsın ha?.. Simbirsk kasabasında Mazlo köyü dersin; Nikolo Lıykovski bucağına bağlı…
Seryojka:
- Pekâlâ! diyerek onun elini sıktı ve kızıl tüylerle kaplı, damar damar pençesinin içinde bu eli bir süre tuttu, Vasili'nin asık ve kederli yüzüne gülümseyerek baktı.
Vasili:
- Nikolo Lıykovski büyük bir bucaktır… diye açıklamada bulundu. Adını duymayan yoktur. Bizim köy onun dört verst ötesinde…
- Tabii, tabii… Kısmet olur, çıkıp gelirim bakarsın…
- Allahaısmarladık!
- Güle güle, iyi adam!
Vasili, kadının yüzüne bakmadan, boğuk bir sesle:
- Allahaısmarladık Malva! dedi.
Malva gömleğinin yeniyle, hiç acele etmeden dudaklarını sildi; sonra beyaz ellerini adamın omuzlarına koydu; ciddi bir tavırla ve sessizce, onun yanaklarıyla dudaklarını üçer kere öptü.
Vasili bozularak anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı. Yakov yüzündeki gülümsemeyi gizlemek için başını öne eğdi. Seryojka tembel tembel esneyerek gökyüzüne baktı ve:
- Sıcaktan bunalacaksın, dedi.
- Zararı yok… Eh, allahaısmarladık Yakov!
- Güle güle!
Karşı karşıya duruyor, ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Bir anda ve tekdüze bir biçimde havada çınlayan “Allahaısmarladık” sözü, Yakov'un yüreğinde babasına karşı sıcak bir duygu uyandırmıştı. Fakat bunu nasıl belirteceğini bilemiyordu. Onu Malva'nın yaptığı gibi kucaklamalı mı, yoksa Seryojka gibi elini mi sıkmalıydı sadece?
« 01 ... 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 »