Ana Sayfa » Yolculamak » Bozkırda Bir Kral Lear : 44
Köy çocukları bu hali sevinç çığlıklarıyla, kahkahalarla karşıladılar. Harlov arkalarından yumruklarını salladı. Evin önüne dönerek gene şarkısını tutturdu; eski işine koyuldu. Birdenbire durdu. Dikkatle uzağa baktı:
- Maksimuşka, dostum! Sen misin? diye haykırdı.
Başımı çevirdim… Gerçekten küçük Maksimuşka, köylülerin yanından ayrıldı, gülümseyerek dişlerini gösterdi, öne doğru yürüdü. Ustası olan saraç, belki de onu eve izinli göndermişti. Harlov:
- Bana bak, buraya gel Maksimuşka, benim sadık uşağım. Çık buraya, çık yanıma. Bu Tatar düzenbazlarına, bu Litvanyalı haydutlara birlikte karşı koyalım.
Maksimka hep gülümseyerek hemen dama tırmanmaya başlamıştı ki, onu tutup geri çektiler. Bunu niçin yaptıklarını Tanrı bilir; belki de başkalarına örnek olsun diyedir. Yoksa onun Martin Petroviç'e ne yardımı dokunabilirdi?
Harlov, gözdağı veren bir sesle:
- Öyle mi, dedi, öyleyse görürsünüz.
Yeniden çatı kirişlerini sallamaya başladı. Slötkin, Kvitsinski'ye dönerek:
- Vikenti Osipiç, dedi, izin buyurun da ateş edeyim; elbette korkutmak için daha çok. Çünkü tüfeğimde saçma var.
Kvitsinski, karşılık vermeye vakit bulamadı. Harlov'un olanca gücüyle, demir elleriyle sarsılan çift çatı kirişleri çatırdadı, eğildi, avluya korkunç bir gürültüyle düştü, artık yukarda tutunacak yer bulamayan Harlov da bütün ağırlığıyla düşüp yere çarptı. Herkes ürperdi, ah diye bağırdı… Harlov, kımıldamadan, yüzükoyun yatıyordu. Sırtına da damın üst kirişleri düşmüştü.
XXVIII
Herkes, Harlov'a doğru koştu. Üzerinden kirişleri kaldırıp attılar, onu sırt üstü çevirdiler; yüzünde kıpırtı yoktu. Ağzında kan görünüyordu. Soluk almıyordu. Yanıma yaklaşan köylüler:
- Ruhunu teslim ediyor, diye mırıldandılar; kuyuya doğru koştular, bir kova su çekip Harlov'un başına döktüler; çamurlar, tozlar yüzünden sıyrıldı, ama cansızlığı sürüyordu. Bir peykeyi sürükleye sürükleye getirip ta evin dibine koydular, büyük zorluklarla Martin Petroviç'in kocaman vücudunu kaldırıp başını duvara dayayarak oturttular. Küçük Maksimka yaklaştı. Bir dizi üzerine çöktü, öbür ayağını da uzattı; eski efendisinin elini, biraz da yapmacık bir tavırla tuttu. Ölüm gibi solgun yüzlü Evlampiya, babasının tam önünde durdu, iri gözlerini ona dikti. Anna ile Slötkin, yanına yaklaşamıyorlardı. Herkes susuyor, bir şeyler bekliyordu. Sonunda Harlov'un gırtlağından, suda boğulmaya başlayan adam gibi kesik kesik horultular işitildi… Sonra sağ elini hafifçe kımıldattı. (Maksimka sol elini destekliyordu.) Sağ gözünü açtı, yavaş yavaş, sanki korkunç sarhoş olmuş bir adam gibi bakarak, derin derin iç çekti, yayvan bir sesle:
- Düş… tüm… diyebildi. Sonra sanki bir az düşünmüş gibi:
- İşte o, dor… ru… tay… cık! dedi.
Birdenbire ağzından kan boşandı, bütün vücudu ürperdi… “Bu son artık!” diye düşündüm. Ama Harlov, gene sağ gözünü açtı. (Sol göz kapağı, bir ölünün göz kapağı gibi hiç kımıldamıyordu.) Evlampiya'ya dikerek güç işitilir bir sesle:
- Ey, kızım… dedi, seni, ben… bağ… ış…
Kvitsinski, sert bir el hareketiyle sahanlıkta hiç kımıldamadan duran papazı çağırdı. Yaşlı papaz, zayıf dizleri daracık cüppesine dolaşa dolaşa yaklaştı. Ama birdenbire, Harlov'on ayakları da, göğsü de çirkin bir biçimde kıvrıldı.
« 01 ... 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 »