Ana Sayfa » Yolculamak » Bu Hesapta Yoktu : 02
Gerçekten kazanılan başarı müthişti. Kositskaya ömrünün sonuna kadar yazarla dostluğunu sürdürmüş, ama onun evlenme teklifini kabul etmemişti.
Kositskaya kendinden bir hayli genç, yakışıklı ama yeteneksiz ve hayırsız bir oyuncuyla hayatını birleştirince, Ostrovski de kendinden bir hayli genç, güzel, ama yeteneksiz bir oyuncuyla evlendi. Ama Maria Vasilyevna hayırlı çıktı ve yazara altı çocuk doğurdu. Tabii ailesini geçindirebilmek için çok daha fazla çalışması gerekiyordu. İşten başkaldıramasa bile çocuklarının üstüne titrer, bir tanesi hastalansa günlerce eline kalem kâğıt alamaz, bir konuk holde altı çocuğu bir arada görürse, “İşte en güzel eserlerim” diye övünürdü.
Yazları ailece Şçelikovo'daki büyük eve giderlerdi. Aleksandr ile kardeşi Mikhail bu konak yavrusunu babaları ölünce üvey annelerinden satın almışlardı. Mikhail, St.Petersburg'da önemli bir devlet memuru olduğu için buraya seyrek gelirdi. Evin kapısı dostlara, yoksul oyunculara, özellikle yazarın balıkçılık merakını paylaşanlara açıktı.
Aleksandr burada sağlıklı, rahat, güzel günler geçirebilirdi. Ne var ki sansür hâlâ belini büküyor, yapıtlarının oynanabilmesi için yüksek memurlara meram anlatmaya çalışmak gücüne gidiyor, tiyatronun geleceğinin mankafaların elinde olması kanını başına sıçratıyordu. Masrafların gittikçe artması soluk aldırmıyordu ona.
1860'lı yıllarda Rus tiyatrosuna yirmi beş yapıt armağan etmişti. Molière, Dumas ve Shakespeare'den yaptığı çeviriler de cabası. Tiyatrolar onun sayesinde bol bol para kazanıyor, ama yazarın iki yakası bir araya gelmiyordu. Biraz telif hakkı alabilmek için şuna buna yüzsuyu dökmek hiç ona göre değildi. Tiyatrodan vazgeçmeyi ciddi ciddi düşünmeye başladı. Hiç değilse artık çağdaş komediler yazmayacak, belki bir iki tarihi oyunla yetinecekti. Kanıyla canıyla kendini tiyatroya adamış biri zaman zaman “Bıktım artık, tiyatroyu gözüm görmesin” dese de bu tövbe uzun sürer mi!
Ostrovski tiyatronun her yönüyle ilgiliydi, yönetmenliğin henüz bir meslek sayılmadığı günlerde gençlere, bu arada Stanislavski'ye ışık tutan bir yönetmen, Nemiroviç-Dançenko'yu yüreklendiren bir oyunculuk eğitmeniydi. Oyunculara iyi bir eğitim verilmeden tiyatro yapılamayacağına yürekten inanıyordu.
Ostrovski büyük tövbesinden sonra birbirinden güzel komedyalar vermeyi sürdürdü. 1855'ten 1886'da ölünceye kadar seksen tane oyun yazdı. Bir yandan “Oyun Yazarları Derneği”ni kurup yazarların haklarını savunmak, öbür yandan oyunculuk eğitimi veren bir okul açmak heyecanla sarıldığı işler arasındaydı. 1885'te büyük mücadeleler sonucunda Moskova İmparatorluk Tiyatrosu'nun başına getirildiği zaman sağlığı bozulmuş, yüreği teklemeye başlamıştı. Bir yıl sonra Shakespeare'den çevirdiği "Antonius ile Kleopatra" metni üstünde çalışırken bu eşsiz yürek duruverdi.
Ostrovski'nin yazdığı en çarpıcı politik satir olan “Bu Hesapta Yoktu” ya da “En Akıllı Adam da Yanılabilir” 1868'de kaleme alındı. İlk kez 1869'da St. Petersburg'daki Aleksandrinski Tiyatrosu'nda oynandı. Herkesi alaya alıp taşlamalar yazan bir genç adam, Yegor Glumov (bu ad, eğlenmek anlamına gelen 'glumitsya' fiiline dayanır) bu yolla bir yere varamayacağını anlayınca çevresindeki mevki ve servet sahibi budalaları pohpohlayarak avucunun içine alır. Bu gidiş zaman zaman midesini bulandırmaktadır. İçindeki zehiri günlüğüne kusarak ferahlar. Erkekleri kandırıp kadınları büyüleyerek rahat bir işe, bol paraya, dolgun bir drahoması olan genç bir kıza kavuşmak üzeredir. Gelgelelim en akıllı adam bile bazen bönlük eder, ihtiyatı elden bırakıverir.
Bu oyun 1944'te David Magarschak'ın çevirisiyle İngiltere'de basıldı ve oynandı. Fırtına 1900'de New York'ta, 1929'da Londra'da sergilendi. Anglosaksonlar, Ostrovski'nin zengin dilini, bol kullandığı atasözlerini ve deyimleri, oyunlarındaki bölgesel rengi kendi dillerine aktarmakta zorlanmışlardır. Türkçenin Rus deyimlerini, halk dilindeki kıvraklığı, mizah anlayışlarını bize getirmek, bize mal etmek için çok daha elverişli olduğunu söyleyebilirim. Örneğin halktan bir kadın olan falcı Manyefa'nın tekerlemelerini “Gözlüye gizli yoktur… Görenedir görene, köre nedir köre ne? Bin bilsen de bir bilene danış… Kime niyet, kime kısmet… Göğe direk, denize kapak olur mu?” gibi deyişlerini İngilizce metinlerde bulamazsınız. Oyunun önemli kişilerinden Krutitski (Moskova genel Valisi Zavkrevski'yi andırdığı söylenir) yaşlı, tutucu bir adamdır. Ozerov ekolüne mensup olduğu için dili eskimiş bazı yazılarını Glumov'un çağdaş Rusçaya çevirmesini ister. Bu adamı Osmanlıca konuşturmak çeviriye bir renk kattı.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 ... 44 »