Ana Sayfa » Yolculamak » Candide ya da İyimserlik Üzerine : 01


CANDIDE ya da İyimserlik Üzerine

VOLTAIRE

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 3


Bu kitabın hazırlanmasında, Candide'in M.E.B. Fransız Klasikleri dizisinde 1959'da yayınlanan ikinci baskısı temel alınmış ve çeviri dili günümüz Türkçesine uyarlanmıştır.
Yayına hazırlayan: Egemen Berköz
Dizgi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.
Fehmi Baldaş tarafından Fransızca'dan çevrilmiştir.
Temmuz 1998


Önsöz

"Candide", Voltaire'in Klasikler Dizisi'nde çıkan üçüncü kitabıdır. Bundan önce “Safoğlan” diye çevrilen “Ingenu” ile “Felsefe Sözlüğü” diye çevrilen “Le Dictionnaire philosophique” adındaki yapıtları, Voltaire'i, iki yönüyle Türk okuyuculara tanıtmıştı: Biri hikâyeci, diğeri filozof Voltaire. “Candide”, Voltaire'in bu iki yönünü birden açıklayan bir hikâyedir.
Bu hikâyesinde Voltaire, genç ve her şeyden habersiz Candide'e, Alman düşünürü Leibniz'in felsefesini temsil eden Pangloss ve sağduyunun temsilcisi olan filozof Martin'le birlikte bütün dünyayı dolaştırır. Almanya'dan Hollanda'ya, İtalya'ya ve sonunda Türkiye'ye giden Candide, bu gezileri sırasında bin bir felaketle karşılaşır. Almanya'da asker olur. Hollanda'da çok büyük aşağılamalara uğrar, öğretmeni Pangloss'u amansız bir hastalığa yakalanmış olarak bulur; Portekiz'de bir engizisyon mahkemesinde acımasız bir cezaya çarptırılır; adam öldürür, Amerika'da yamyam yerliler tarafından yenilmek üzere iken son anda kurtulur; Fransa'da tuzağa düşer ve paralarını çaldırır; İtalya'da taçlarını, tahtlarını yitirmiş altı kralın serüvenlerini dinler ve sonunda Türkiye'de, yaşamanın ne demek olduğunu öğrenir. Başından geçen onca olaya rağmen filozof Pangloss'un dediklerine uyarak her şeyin “iyi” olduğuna inanır ve bu düşüncesinden ancak Türkiye'de vazgeçer. Ona yaşamın amacını, yaşamın anlamını Türkiye'de tanıdığı bir dervişin “bahçemizi yetiştirelim” sözü öğretir. O zaman Candide, bunca zamanını boşuna geçirdiğini anlar, bin bir felaketten sonra bir araya toplanan hikâyenin kahramanlarına birer iş verir, hepsini bir uğraşa kavuşturur ve bahçesini yetiştirir.
Hikâyeci Voltaire'in asıl karakterini açığa vuran bu kitabıdır. Burada alay son sınırına ulaşmıştır. Ülkelerin, kralların, ulusların âdetleri, gelenekleriyle, insanların karakteriyle alay eden filozof iğnesini saplamak için en zayıf yanları bulmakta güçlük çekmiyor. Örneğin engizisyonla alay etmek için gerçek bir olayı ele alıyor. 1756 yılında Lizbon'da yaşanan bir yer sarsıntısını önlemek amacıyla engizisyon, aynı kentte iki Yahudiyi yakmaya karar verdiği sırada yeniden şiddetli bir yer sarsıntısının olduğunu aktarıyor. Böylece XVI. ve XVII. yüzyıllarda yok yere engizisyonun hışmına uğrayan meslektaşlarının intikamını almış oluyor.
Bu alay biçiminin dilini burada anlatmak oldukça güç bir iş. Yalnızca şunu söyleyelim ki Fransızcanın başka bir adı da “Voltaire'in dili”dir. Bu dil kıvraktır; cümleler, sözcükler anlatılmak istenen olaylara uyumludur. Ne klasiklerin ağır ve kuru dili, ne de romantiklerin uzun ve süslü cümleleri Voltaire'in diliyle karşılaştırılabilir. Onun heykelini görenler ince dudaklarının kıyısında ve iri göz bebeklerinde insanı çıldırtan bir alaycılığı sezmekte güçlük çekmezler.
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   ...    50   »