Ana Sayfa » Yolculamak » Candide ya da İyimserlik Üzerine : 11
Dini ayinle suçluların yakılması arasında geçen zamanda konuk bayanlara soğuk şerbetler sundular. İki Yahudi ve sağdıcıyla evlenen namuslu Biscayalı yakılırken gerçekten dehşet duydum. Fakat bir Sanbenito ile bir külâhın altında Pangloss'un yüzüne benzeyen bir yüz görünce ne kadar ürktüm, ne kadar korktum, şaşırdım bilseniz! Gözlerimi ovuşturdum, dikkatle baktım ve Pangloss'un asıldığını gördüm. Kendimden geçmişim. Kendime gelir gelmez, bu kez de sizi gördüm, üstelik çırılçıplaktınız. Bu dehşetin, kederin, acının umutsuzluğun son sınırıydı. Ne yalan söyleyeyim, sizin teniniz Bulgar subayının derisinden daha beyaz ve daha güzeldi. Bu, beni üzen ve içimi kemiren bütün duyguları artırdı. Bağırmak, “Vahşiler, durun!” demek istedim. Fakat sesim çıkmadı. Zaten bunun bir yararı da olmayacaktı. Siz güzelce dayağınızı yedikten sonra kendi kendime, “Sevgili Candide'le bilgin Pangloss, kapatması olduğum engizitörün buyruğuyla biri yüz kırbaç yemek, öteki asılmak üzere nasıl oluyor da Lizbon'da bulunuyorlar? Demek Pangloss dünyada olup bitenlerin en iyi şeyler olduğunu söylediği zaman beni insafsızca aldatıyormuş” dedim.
Böylece heyecanlanmış, şaşkına dönmüş, kendimden geçmiş, gücüm tükenmiş, bitkin bir hale düşmüştüm. Kafam, babamın, annemin ölümüyle, kaba Bulgar askerinin küstahlığı ve karnıma sapladığı bıçağıyla, hizmetçiliğimle, aşçılık sanatımla, Bulgar yüzbaşımla, çirkin Don Issacar'ımla, iğrenç engizitörümle, Doktor Pangloss'un asılmasıyla, siz dayak yerken söylenen çok sesli ölüm ilahisiyle ve ille de sizi son gördüğüm gün, paravanın arkasında size verdiğim o öpücükle doluydu. Bu kadar felaketten sonra sizi bana geri veren Tanrı'ya şükrediyordum. Yaşlı kadına, sizi tedavi etmesini ve başarabildiği an buraya getirmesini buyurdum. Verdiğim görevi yerine getirdi. Sizi görmek, dinlemek ve sizinle konuşmak gibi anlatılmaz bir mutluluğu tattım. Karnınız çok acıkmış olmalı. Benim de çok iştahım var. Gelin ilk iş olarak sofraya oturalım“.
Birlikte sofraya oturdular. Yemekten sonra, daha önce sözü geçmiş olan o güzel kanepeye kuruldular. Evin iki efendisinden biri olan Don Issacar geldiği zaman, hâlâ oradaydılar. Günlerden cumartesiydi. Yahudi sahibi olduğu bir şeyin tadını çıkarmaya ve ona duyduğu derin aşkı anlatmaya geliyordu.
Bu Don Issacar, Babil tutsaklığından bu yana İsrailoğulları arasında görülmemiş ölçüde öfkeli bir İbrani'ydi. “Nasıl!” dedi, “Galileli köpek karı. Engizitör yetmiyormuş gibi şu çapkının da seni benimle paylaşması mı gerek?”. Bunu söyleyerek her zaman yanında bulundurduğu uzun bir hançeri çekti, rakibinin de silahlı olacağını düşünmeden Candide'ın üstüne atıldı; fakat bizim saf Vestfalyalı, yaşlı kadından giysilerle birlikte güzel de bir kılıç almıştı. Yumuşak huylu olmasına rağmen kılıcını çekti ve Yahudi'yi ölü olarak yere, güzel Cunégonde'un ayaklarının dibine serdi.
Cunégonde: “Aziz Meryem Ana!” diye haykırdı. “Şimdi ne yapacağız? Evimde öldürülmüş bir adam var! Hermandade 1) gelirse mahvolduk.” Candide, “Pangloss asılmamış olaydı, bu çaresiz anımızda bize bir öğüt verirdi. Çünkü o, büyük bir filozoftu. O olmadığına göre yaşlı kadına danışalım” dedi. Yaşlı kadın düşüncesini söylemek üzere iken bir başka küçük kapı daha açıldı. Gece yarısından sonra saat birdi. Pazar gününün başlangıcıydı. Bugün de engizitörün günüydü. Engizitör içeri girdi ve dayak cezasına çarptırdığı Candide'i elinde kılıcıyla, sonra yerde yatan ölüyü, şaşkın Cunégonde'u, öğütler vermekte olan yaşlı kadını gördü.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 ... 50 »