Ana Sayfa » Yolculamak » Çin Öyküleri : 57
Bilgin bu işe şaştı. Li'nin yaptıklarının yasaya aykırı şeyler olduğunu düşünerek valiye, yani babasına, hiçbir şey söylemedi. Ama için için üzülüyordu; kaygı içindeydi.
Üç yıl sonra Bilgin memleketine gidiyordu, yanında pek çok para vardı. Taoistler Anaforu'ndan geçmekten, Li'nin adamlarınca görülmekten korkuyordu. Onun için yolunu değiştirdi. Karadan gitmeye karar verdi. Bir akşam, bir dağın arkasından geçtikleri sırada, ormandan, bir ıslık sesi işitti. Yüzden çok silâhlı onu kuşattılar, yanında bulunanlar korkarak kuşlar ve hayvanlar gibi kaçıştılar. Silahlılar, bilgini eşyalarıyla birlikte köye değin sürüklediler; onu başkanlarının önüne götürdüler. O sırada içeri, elinde bir meşale tutan, sivil giyimli bir adam girdi. Bilgini görür görmez korkarak, “Siz benim tanıdığım bilgin değil misiniz?” diye sordu. Bilgin, eşkıyaya bakınca, bunun Li olduğunu anladı, ona, “Allah aşkına beni kurtarın, kurtarın,” diye bağırdı. Li gülerek bilginin elinden tuttu, ona neden buraya geldiğini sordu. Bilgin büyük bir korku içinde, “Siz ırmak yolculuğunun tehlikeli olduğunu söylemiştiniz, onun için bir daha o yoldan kayıkla geçmeyi göze alamadım,” dedi. Li güldü: “Benim verdiğim küçük bayrak yanınızda olduktan sonra korkacak ne vardı? Burası, benim yazları oturduğum çiftliğimdir. Eğer burada olmasaydım, çoktan hesabınız görülürdü.” Bilgin ona pek çok teşekkür etti, Li de bilgine geçiş belgesi için teşekkür etti ve Annam'daki savaşlarda çok adam vurduğunu söyledi. Sonra birbirlerine, başlarından geçen şeyleri bir bir anlattılar.
Bilgin, Gece Ayı'nın nasıl olduğunu sorunca, Li gülerek dedi ki: “Ben sizin, onu unuttuğunuzu sanıyordum. Kızcağız şimdi size deli gibi âşık. Verdiğiniz yeşim taşını elinden bırakmıyor, sizden başka hiçbir şey düşünmüyor. Burada biraz kalırsanız, kısa bir süre sonra onu görebilirsiniz.” Birkaç gün sonra gerçekten Gece Ayı geldi. Li gülümseyerek bilgine: “Bu kız bana kutsal bir emanetti. Onu size tertemiz teslim ediyorum” dedi. Bilgin sevinerek ona teşekkür etti. Ve Gece Ayı'nın saçlarının genç kızlarınki gibi bağlanmış, yüzünün biraz daha yuvarlaklaşmış, eskisinden daha da güzelleşmiş olduğunu gördü. Kız bir köşede, sözünde durmamış olan bilgine bakıyor, dargın olduğunu anlatan bir tavırla, kaşları çatılmış, sessiz oturuyordu. Li bilgine, kayıkla yolculuğun, kara yolculuğundan çok daha rahat olduğunu söyledi. Adamlarından çoğu orada yoktu, bulunanlardan birkaçını bilginin yanına kattı. Gece Ayı'nı, bilgini, kendisi kayığa kadar götürdü. Nesi çalındıysa hepsini geri verdi, büyük bir sevgiyle onu esenledi.
Bilgin, kızla uzun uzadıya konuştuktan sonra, onun iyi bir aileden geldiğini, Li ile karısından iyi bir terbiye aldığını öğrendi. Söz kesildikten sonra ikisi de kıza iyi davranmışlar, bir kezcik olsun Gece Ayı'nı alaya almamışlardı. Ama Bilgin, bütün bu söylenenlere şaşmaktan kendisini alamıyordu.
Gece Ayı, bilgine niçin sözünü tutmadığını sordu. Sonra da dedi ki: “Eğer gelmeseydiniz, saçlarımı kesip kendimi Tanrı krala adamaya ant içmiştim.” Bu sözleri söylerken mendiliyle gözyaşlarını siliyor, sessizce hıçkırıyordu. Bilgin ondan kendisini bağışlamasını istedi: “Ben okumuş bir adamım, içimi hep kuşku ve korku kemirir. Yüksek kalpli Li'ye verdiğim sözü az kalsın unutacaktım. Artık sizin bana darılmayacağınızı umuyorum. Geçenleri unutalım, önümüzdeki gelecek günlere bakalım. Size, istediğim gibi teşekkürlerimi söyleyeceğim güzel günler gelecek. Lütfen beni bağışlayın.” Gece Ayı, gülerek dedi ki: “Size bu sözlerimle sitem etmek istemezdim. Bana gösterdiğiniz iyiliklerden, geçici bir hevesle yararlanmayı hiç düşünmedim. Size raslamak ve âşık olmak benim için yazgıymış. Ben de aşkımı size anlatmaktan başka bir şey yapamazdım.” Bilgin kızı kendisine çekti. Onu avuttu ve öptü. Gece olunca da onun kızoğlankız olduğunu anladı.
« 01 ... 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 »