Ana Sayfa » Yolculamak » Çocukluk : 02
Eğitmen Mimi de İsleniyev'in evindeydi ve orada uzun zaman kalmıştı. Katenka da onun kızı Yuzenka'dır. Karl İvanoviç, kendi öğretmeni olan Teodor İvanoviç Rossel'e, Saint-Gerome da eğitmeni Saint-Thomas'a benzemektedir. Nikolenka'nın annesine gelince, onu düşleminde yaratmıştır. Tolstoy, annesi öldüğü vakit ancak üç yaşında olduğu için onu anımsayamaz. Büyük Hıristiyan Grişa da o zamanlar oralarda yaşamış bir deli tipidir.
Yapıtın öteki bölümleri de iki cilt olarak sırayla yayımlanacaktır.
Rana Çakıröz
ÇOCUKLUK
I - ÖĞRETMEN KARL İVANOVİÇ
On yaşımı doldurmuştum, olağanüstü armağanlar aldığım doğum günümden üç gün sonra 12 Ağustos 18 ** sabahı saat yedide Karl İvanoviç kalın kâğıttan yapılmış bir değneğe çakılmış sineklikle başucumdaki sineğe vururken beni uyandırdı. Bunu o kadar beceriksizce yapmıştı ki, meşe karyolamın önünde asılı duran, adını taşıdığım azizin resmine çarpmış, öldürülen sinek de üstüme düşmüştü. Yorgandan başımı çıkardım, sallanan resmi elimle durdurdum, sineği yere attım, uykulu olmakla birlikte öfkeli bir bakışla Karl İvanoviç'i süzdüm. O ise, sırtında alacaklı pamuk sabahlığı, belinde aynı kumaştan bir kuşak, başında püsküllü, kırmızı örgülü takkesi, ayağında keçi derisinden yumuşak çizmeleriyle duvar boyunca gezinmeyi, nişan alıp sinekliği sağa sola indirmeyi sürdürüyordu.
“Diyelim ki, ben küçüğüm, fakat o niçin beni rahatsız ediyor? Niçin Volodya'nın yatağının yanındaki sinekleri öldürmüyor? Orada ne kadar var, baksa ya! Evet, Volodya benden büyük, bense herkesten küçüğüm, herhalde bunun için bana işkence ediyor. Onun yaşamda bir tek düşüncesi var, o da ne yapıp yapıp beni üzmek” diye kendi kendime söyleniyordum. Beni uyandırdığını, korkuttuğunu pekâlâ görüyor ama farkına varmamış gibi davranıyor… Ne çekilmez adam! Sabahlığı da, takkesi de, püskülü de kendisi gibi çekilmez.
Karl İvanoviç'e öfkemden kendi kendime söylenirken, o karyolasına yaklaştı, orada boncuktan yapılmış bir pabuç içinde asılı duran saate göz attıktan sonra sinekliği çiviye astı. Çok neşeli görünen bir ruh durumu içinde bize dönerek, hoş bir Alman edasıyla:
- Auf, Kinder, auf!.. s'ist Zeit. Die Mutter ist schon im saal (1) diye seslendikten sonra bana yaklaştı ve ayakucuma oturarak, tabakasını çıkardı. Ben uyuyormuş gibi davrandım. Karl İvanoviç önce enfiyesini çekti, burnunu sildi, parmaklarını şıkırdattı, ancak bu işlerden sonra benimle ilgilenmeye başladı. Gülerek tabanımı gıdıklıyor; Nu, nun faulenzinder! (2) diyordu.
Gıdıklanmaktan çok huylandığım halde ne yatağımdan fırladım, ne de yanıt verdim; yalnızca, başımı yastığın altına daha derinlere sakladım, olanca gücümle tepiniyor, gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
- Ne iyi adam, hem bizi ne kadar da seviyor! Ona karşı nasıl böyle kötü düşünceler besleyebildim diye kendime de, ona da içerliyor, hem ağlamak, hem gülmek istiyordum; sinirlerim bozulmuştu.
Başımı yastığın altından çıkararak yaşlı gözlerle:
- “Ach, lassen zie, Karl İvanoviç! (3) diye bağırdım.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 ... 63 »