Ana Sayfa » Yolculamak » Danabaş Köyünün Öyküsü : 01


DANABAŞ KÖYÜNÜN ÖYKÜSÜ

CELİL MEMMEDGULUZADE

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 97


Bu kitap Cumhuriyet Dünya Klasikleri Dizisi'nde Sayın İldeniz Kurtulan'ın izniyle basılmıştır.
Azericeden çeviren: Dr. İldeniz Kurtulan
Yayına hazırlayan: Egemen Berköz
Dizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.
Mayıs 2000


DANABAŞ KÖYÜNÜN ÖYKÜSÜ

(Öyküler)

CELİL MEMMEDGULUZADE ÜZERİNE

10 Şubat 1866 tarihinde Azerbaycan'ın Nahçivan ilinde doğdu, 4 Ocak 1932 tarihinde Bakü'de öldü.
Çarlık Rusyası Azerbaycan’ında ünlenen ve ardı sıra Sovyetler döneminde ününü pekiştiren yazar Celil Memmedguluzade, Ortaçağ feodal döneminden kalma toplumsal ilişkilerin, derin bilisizliğin gelişmesini sağlayan şeriatın çürük inanç ve gereklerinin halk yaşamındaki etkilerini, yapıtlarında su üstüne çıkardı. Selefi Mirza Fethali Ahundof'un izinde.
İlginçtir, yazar yapıtlarında dönemin egemen dili Farsça Arapça karışımı Osmanlıca'yı iterek halkın konuştuğu Azeri Türkçe yazmakta diretti.
Celil Memmedguluzade, 1887 yılında Gürcistan'da Gori Öğretmen Okulu'nu bitirdi. On yıl Erivan ili köylerinde öğretmenlik yaptı. 1904 yılından sonra Tiflis'te yayınlanan “Şark-i Rus” gazetesinde yazdı. Gazete 1906 yılında kapatılınca “Molla Nasreddin” adlı yergisel bir dergi çıkarmaya başladı. Yirmi beş yıl bu dergiyi başarıyla yönetti. Dergi demokratik düşünceli, özgürlükçü, ilerici, hümanist bir çevre yarattı. Birçok ünlü yazar bu arada M. E. Sabir, N. Nerimanov, E. Hakverdiyev, Ö. F. Numanzade, E. Nezmi bu çevrenin önemli yazarlarıdır.
Bilindiği gibi, derginin yayını sık sık Çar yönetimince durdurulmuşsa da etkisi eksiltilememiş.
28 Mayıs 1918'de kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti'ni sevinçle karşılayan yazar, ardından gelen Sovyet işgalini pek sindiremediğinden 1920 yılının haziranında ailesiyle birlikte yurdunu bırakarak Tebriz'e gitti ve dergisini (8 sayı) orada yayınladı. 1922'de devlet çağrısıyla ülkesine dönen yazar 40 yıllık yaratıcılık yaşamı süresince Azerbaycan edebiyatının gelişmesinde önemi yadsınmaz bir yer edindi.
Yazarın ülkesinde birçok kez sahnelenen (sonradan da perdeye aktarılan) oyunları, çok basılan makale, anı ve öykü kitapları var. Adı kimi kent, ilçe ve köylere verildi ve buralarda yontuları dikildi. Doğumunun 100 yıllığı ülkesinde gönül borcuyla kutlandı.
Türkiye'de tanınmayan ya da az tanınan yazardan bu kitapta beş değişik örnek öykü sunmaktayım. Türkçe'ye çevirmeden, özgün haliyle yayınlanması belki çok daha ilginç olurdu, ama okurca anlaşılır mıydı? Kuşkuluyum. Çevirmeden rastgele birkaç örnek vereyim.
“Segfin ortalığından bir hamal verilib ki, tirlere tekye olup onları möhkem sahlasın. Hammalı alttan iki sutun sahlayır. Her sutunun altına bir yeke sal goyulup ki sutunları hemçinin möhkem sahlasın.”
“Pristavın heyetine, adam elinden girmek mümkün deyildi ve katta, yasoul, ğlava mirzelerinden savayı heyete girmek heç kese izin verilmirdi.”
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   ...    64   »