Ana Sayfa » Yolculamak » Değirmenimden Mektuplar - I : 10


DEĞİRMENİMDEN MEKTUPLAR - I

ALPHONSE DAUDET

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 116


Gülersin ha, Gringoire! Yadsıma, ben seni bilirim; sen o zavallı Mösyö Seguin'e karşı keçilerin yanını tutarsın. Ama biraz sabret, sonunda da gülecek misin, bakalım?
Beyaz keçinin dağa gelişi, her yerde hayranlık uyandırdı. Yaşlı çamlar, o güne dek keçinin böyle güzelini hiç görmemişlerdi. Onu küçük bir kraliçeymiş gibi karşıladılar. Kestane ağaçları, Blanquette'i dallarının uçlarıyla okşayabilmek için, yerlere dek eğiliyorlardı. Yolunun üstünde, sarı katırtırnakları açıyor ve ellerinden geldiğince güzel kokmaya çabalıyorlardı. Bütün dağ, onun gelişiyle bayram etti.
Bizim keçinin nasıl mutlu olduğunu artık sen düşün, Gringoire! Artık ne ip var, ne de kazık… Onu, keyfinin istediği gibi sıçramaktan, otlamaktan alıkoyacak hiçbir şey yok…
Asıl otun bolluğu oradaydı. Ta boynuzlarını aşacak uzunlıkta, dostum! Hem de ne ot! Lezzetli, ince, diş diş, binbir çeşit bitkinin ürünü… Hele çiçekler?.. Maviş maviş, kocaman boru çiçekleri, uzun çanaklı kırmızı yüksük otları, sarhoş edici özleri taşan bütün bir yabanıl çiçek ormanı!…
Beyaz keçi, bunların arasında yarı sarhoş, ayakları havada, yere dökülmüş yapraklarla kestanelere karışarak bayır aşağı yuvarlanıp duruyordu… Sonra, bir sıçrayışta ayağa kalkıyor, haydi yallah, yine çalıların, yeşilliklerin içine dalıyor, fırt bir kayanın üstüne çıkıyor, fırt bir hendeğin dibine atlıyordu. Bir aşağı, bir yukarı, her yere burnunu sokuyordu. Sanki Mösyö Seguin dağa on keçi birden salıvermişti.
Çünkü Blanquette'in hiçbir şeyden pervası yoktu.
Bir sıçrayışta koca koca selleri aşıyor, aşarken de su ve köpük içinde kalıyordu. Sonra, sırsıklam, gidip düz bir kayanın üstüne uzanıyor, güneşte kurunuyordu… Bir seferinde de, ağzında bir çiçek, yaylanın kıyısına dek geldi ve aşağıda, Ta en aşağıda, ovada, arkasındaki ağılıyla Mösyö Seguin'in evini gördü. Bu görünüme, katıla katıla güldü.
- Ne de küçükmüş! dedi. Nasıl olmuş da sığmışım!
Zavallıcık, kendini onca yüksekte görünce, bir türlü dünyaya sığamaz olmuştu…
Özetle, Mösyö Seguin'in keçisi çok güzel bir gün geçirdi. Öğleye doğru, sağa sola koşarken, bir yaban asmasını kıtır kıtır yiyen bir sürü dağ keçisinin arasına düştü. Bizim beyaz giysili kaltak, ortalığı birbirine kattı. Kendisine yaban asmasının en lezzetli parçasını sundular. Hele erkekleri görme. Bir çıtkırıldım oldular ki!.. Dahası da var Gringoire, ama aramızda kalsın. Siyah tüylü genç bir dağ keçisi, sanırım Blanquette'in hoşuna gitmek onuruna ulaştı. İki sevdalı, bir iki saat ormanın içinde yittiler. Birbirlerine ne söylediklerini öğrenmek istersen, git de, yosunların altında belirsiz dolaşan geveze kaynakları sorguya çek.
***
Birdenbire hava serinledi. Dağ, menekşe rengi bağladı; akşam olmuştu…
Küçük keçi, şaşırıp kaldı:
- Ne çabuk!
Aşağıda tarlalar sise gömülmüştü. Mösyö Seguin'in ağılı, hemen hemen gözden yitmişti; küçük evin yalnızca tüten bacasıyla çatısı görünüyordu. Blanquette, ağıla dönen bir sürünün çıngırak seslerini dinledi, içi burkuldu. Yuvasına dönen bir akdoğan, göçerken kanatlarıyla ona süründü. İçi titredi… Sonra dağda bir uluma duyuldu:
- Huuu! Huuu!…
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   ...    42   »