Ana Sayfa » Yolculamak » Değirmenimden Mektuplar - I : 18


DEĞİRMENİMDEN MEKTUPLAR - I

ALPHONSE DAUDET

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 116


dek dantela tezgahlarının tik-takı; papazlara sırmalı ayin kaftanı dokuyan mekiklerin gidip gelmesi; gül suyu kaplarını oyma oyma işleyenlerin küçücük çekiçlerinin tıkırtıları; çalgı yapımevlerinde göğüs tahtaları takılan sazlar; kumaşın arışını hazırlayan işçi kızların ilahileri; üstelik de çanların gürültüsü ve uzaktan, hep köprü tarafından gelen davul sesleri… Çünkü bizim ülkemizin halkı, keyifli olduğunda kesinlikle dans eder. O zamanlar, kentin sokakları hora tepmeye dar geldiğinden, fifre ve davul çalanlar, Rhône'un serin meltemine karşı Avignon köprüsüne kurulurlar; gece gündüz orada dans edilirdi. Ah, ne kutsal çağdı o! Ne mutlu bir kentti o! Teberler kesmezdi, devlet tutukevlerine, soğusun diye şarap koyarlardı. Kıtlık nedir, savaş nedir bilinmezdi. Comtat'nın papaları halkı yönetmesini bilirlerdi. İşte bunun içindir ki, o çağı anımsadıkça halkın içi sızlar.

* * *

Hele içlerinde Boniface dedikleri yaşlı bir papacık vardı ki, öldüğünde bütün Avignon gözyaşı dökmekten bir hal olmuştu. Ne sevimli, ne nazik bir devletliydi! Katırının üstünden size öyle bir gülerdi ki! İster zavallı bir kökboya toplayıcısı, ister kentin yargıcı, kim olursanız olun, yanından geçtiniz mi sizi öyle terbiyeli terbiyeli kutsardı ki! Sözün kısası, tam Yvetot'ya (*) yakışacak bir papaydı, ama gülüşündeki incelik, külahındaki küçücük bir merzengüç dalıyla, bir Provence Yvetotsuna uygun bir papa… Öyle Jeanneton'u filan da yoktu. Bu saygıdeğer pederin tek Jeanneton'u, bağıydı, Avignon'dan üç fersah uzakta, Château-Neuf'ün mersinleri arasında, elceğiziyle dikip yetiştirdiği küçücük bir bağ.
Her pazar ikindi duasından sonra, bu kutsal kişi, sevgili bağıyla cilveleşmeye giderdi ve orada, katırı yanıbaşında, kardinalleri de çevresinde asma kütüklerinin altına uzanmış, şöyle ılık güneşe karşı bir yere oturdu mu, bağının şarabından (sonraları Château-Neuf des Papes adı verilen o yakut rengindeki güzel şaraptan) bir şişe açtırır ve bağına seven gözlerle bakarak, yudum yudum içerdi. Sonra şişe boşalıp ortalık da kararmaya başlayınca, peşinde kardinalleri, neşe içinde kente dönerdi. Avignon Köprüsü'nden geçilirken, katırı, davulların ve horaların arasından oynak bir rahvan tutturur, kendi de külahıyla oyun havasına tempo tutardı. Bu halini kardinalleri pek ayıplardı, ama halk, “Aman ne hoş yaradılışlı devletli! Aman ne iyi Papa!” diye onu pek severdi.
Château-Neuf'deki bağından sonra, Papanın şu dünyada en çok sevdiği şey, katırıydı. Adamcağız, katırı için sanki çıldırırdı. Her gece yatmadan önce, ahırı ziyaret ederdi; kapısı iyice kapalı mı, değil mi; yemliğinde bir eksiği var mı, yok mu diye… Gözü önünde bol şekerli, bol baharlı, Fransız yöntemiyle büyük bir kase şarap hazırlatmadan, sofradan kalkması olanaksızdı. Sonra, kardinallerinin karşı çıkmalarına karşın, kaseyi kendi eliyle alıp katırına götürürdü… Ama doğrusu, o hayvan da, Tanrı için, buna uyardı ya! Efendim o ne katırdı o! Sağlam ayaklı, parlak tüylü, geniş ve dolgun sağrılı, ponponlar, fiyonglar, gümüş çıngıraklar, daha türlü türlü süsler içindeki kuru kafasını gururla kaldırmış, kızıl benekli, karayağız, güzel bir katır… Üstelik, melek gibi yumuşak huylu, saf bakışlıydı, her zaman sallanan o iki uzun kulağıyla büsbütün babayani bir görünümü vardı. Bütün Avignon halkı, onu sayardı; sokağa çıkınca, kendisine edilen iltifatın sonu yoktu. Herkes biliyordu ki, Papanın gözüne girmek için en iyi yol buydu. Bütün o masum davranışına karşın Papanın katırı, birçoklarını servete ve mala boğmuştu. Bunun bir örneği de, Tistet Védène ve onun olağanüstü serüveniydi.
Bu Tistes Védène, aslında, öyle arsız bir sokak çocuğuydu ki, babası kuyumcu Guy Védène, elini sişe sürmek istemediği, üstelik çırakları da baştan çıkardığı için, kendisini evden kovmuştu.
Çocuk, altı ay Avignon sokaklarında sürttü durdu, ama özellikle papalık sarayı çevresinde dolaştı. Bunun nedeni de, çapkının uzun zamandan beri papanın katırıyla ilgili bir plan hazırlamış olmasıydı. Bu planın ne hınzırca bir şey olduğunu göreceksiniz… Bir gün, kutsal kişi hayvanına binmiş, yalnız başına surların altında gezinirken, bizim Tistet hemen karşılarına çıktı ve hayranlık içinde ellerini birbirine kavuşturarak:
«   01   ...    08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   ...    42   »