Ana Sayfa » Yolculamak » Değirmenimden Mektuplar - I : 31
kaplarının dibinde küfleniyordu. Papazcığın bu durumdan yüreği sızlıyor ve hep, “Bunları hak yoluna sokmadan canımı alma!” diye Tanrı'ya dualar ediyordu.
Sonunda Tanrı onun bu duasını kabul etti.
Bir pazar günü, İncil faslından sonra Mösyö Martin kürsüye çıktı.
* * *
- Kardeşlerim, dedi, ister inanın, ister inanmayın, geçen gece, ben Tanrının günahlı kulu, cennetin kapısına vardım.
Çaldım, kapıyı Saint Pierre açtı:
- Vay, siz misiniz sevgili Mösyö Martinciğim, dedi. Hangi rüzgârlar sizi buraya attı? Acaba bir buyruğunuz mu var?
- Saint Pierreim, efendim, siz ki cennetin günah-sevap defteriyle anahtarına sahipsiniz, çok meraklı görünmek gibi olmasın ama, bana burada kaç Cucugnanlı bulunduğunu lütfen söyler misiniz?
- Hay hay Mösyö Martin, oturun da şu konuyu birlikte bir gözden geçirelim.
Saint Pierre defterini eline aldı, açtı ve gözlüklerini takarak:
- Hele bir bakalım. Cucugnan'dı değil mi? Cu… Cu… Cucugnan… Bakın, Mösyö Martinciğim, sayfa bomboş. Tek bir kul bile yok… Ha hindide kılçık, ha cennette Cucugnanlı…
- Ne dediniz? Cucugnan'dan kimse yok mu? Kimsecikler mi? Olamaz, olamaz bu! Kuzum, iyi bakın…
- Kimsecikler yok, kutsal adam. Şaka ettiğimi sanıyorsanız, bir de kendiniz bakın.
Ben zavallı, ağlayıp çırpındım, ellerimi kavuşturarak, acıyın diye çığlıklar attım. O zaman Saint Pierre:
- Bakın Mösyö Martin, dedi, ne diye tatlı canınızı böyle üzüntüye sokuyorsunuz? Ya Tanrı saklasın yüreğinize inerse… Bunda sizin ne suçunuz var? Emin olun, sizin Cucugnanlılar, belki de Araf'ta, karantinada olsalar gerek!…
- Ah, yardım edin, ulu Saint Pierre! İzin verin de, hiç olmazsa gidip kendilerini göreyim, avutayım.
- Başüstüne dostum… Alın şu sandalları ayağınıza geçirin. Çünkü yollar pek öyle düzgün değildir… Oldu mu? Tamam… Şimdi, artık dosdoğru yürüyün. Ta sondaki dönemeci görüyorsunuz, değil mi? Orada, üzeri siyah haçlarla süslü, gümüş bir kapı vardır… Orada işte, sağ kolda… Kapıyı çalarsınız, açarlar… Haydi güle güle… Sağlıcakla gidin.
***
Yürüdüm, yürüdüm, epey taban teptim. Ne yollar, Tanrım! Aklıma geldikçe hâlâ tüylerim diken diken oluyor. Dikenlerle, ışıl ışıl yanan korlarla, ıslık çalan yılanlarla dolu bir patikadan geçerek gümüş kapıya vardım:
- Tak! Tak!…
Üzünçlü ve boğuk bir ses:
- Kim o? diye seslendi.
- Cucugnan papazı.
« 01 ... 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 »